Zihin felsefesi çok merak ettiği. Ama uzak olduğum bir alan. Bana hep zor ve korkutucu gelmiştir zihin felsefesi kitapları okumak. Bu kitap gerçekten temel bir giriş seviyesinde. Ne aşırı zor ne de aşırı sığ. Tam meraklısına giriş niteliğinde. İçinde daha ileri okumalar için öneriler de mevcut.
Bilince ve beyne dair felsefi problem, doğanın mucizeler barındırdığını kabul etmemizin sanki zorunlu olduğu hissinden kaynaklanmaktadır; sanki beynin sadece metalik lambası bilincin cinine yol verirmiş gibi. Halbuki bunu kabul etmek zorunda değiliz: Beynin (bilinmez) bir niteliğinin her şeyi açıkladığı bilgisiyle rahatlayabiliriz. Felsefi muammayı yaratan şey, problemin bir biçimde bilimsel bir çözümünün olduğu ama bizlerin yapacağı türden her bilimin durumu mucizevi hale getireceği varsayımıdır. Çözüm, mucize hissinin dünyadan değil, bizden kaynaklandığını fark etmektir. Gerçeklikte, beynin zihni nasıl yarattığına ilişkin hiçbir gizem yoktur. Ortada, metafizik bir problem yoktur.
Karşı karşıya olduğumuz zihin-beden problemi, zihnin aynı anda hem bedensel/fiziksel olduğunu hem de bedensel/fiziksel olmadığını düşünmek için iyi gerekçelere sahip olmamızdan kaynaklanır. Zihin, hem 'fiziksel bir makine' olan bedene ait bir şey hem de o makineden bağımsız, 'hayaletimsi' bir şey olarak görünür. Gilbert Ryle'ın hafızaya kazınan ifadesiyle, zihin bir tür 'makinedeki hayalet' gibidir. Halbuki, hayaletin makinede ne işi olabilir?
Zihin, kendisiyle olan tüm aşinalığımıza rağmen, evrenin en büyük gizemlerinden biri, Schopenhauer'ın ifadesiyle bir 'dünya-düğümü' durumundadır. Gizemin kapısından içeri şu basit soruyu sorarak görebiliriz: Zihnin fiziksel dünyadaki yeri nedir?
Kendimizi düşüncelerimizi ve hislerimizi dünyanın geri kalanından farklı şeylermiş gibi deneyimliyoruz.
Bu bilincin bir tür optik yanılgısı
Albert Einstein