Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Matisse Öyküleri

A. S. Byatt

Matisse Öyküleri Gönderileri

Matisse Öyküleri kitaplarını, Matisse Öyküleri sözleri ve alıntılarını, Matisse Öyküleri yazarlarını, Matisse Öyküleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
112 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Üç tane öykü var bu kitapta, Matisse kısmına takılmaz iseniz üçü de çok anlamlı. Matisse bir ressam. Hikayelerde yer almıyor. Sadece hikayeler bir yerde ona dokunuyor ancak anlattıkları bambaşka konular. Birinci öykü favorim oldu. - Medusa' nın Ayak Bilekleri - Sanat İşi - Çin Istakozu
Matisse Öyküleri
Matisse ÖyküleriA. S. Byatt · Can Yayınları · 201432 okunma
"Ben, işkence görmüş bedenlerin ellerinden çivilenip sunaklar üstüne asıldığı bir dine katlanamadım. Yok, bana uygun olanı bence Dans."
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
'Çalışırken Tanrı benim..'
Sayfa 109 - MatisseKitabı okudu
'Neyse bilirsiniz, kara, ışığın rengidir zaten.' La Porte noire adlı resmi bilir misiniz? Limon sarısı ile donuk beyaz çubuklu sabahlığına sarınmış bir genç kadın bir koltuğa rahatça yerleşmiş oturuyor... İçinde parlak kırmızı serpme ak bir giysi var, saçları sarımsı kiremit ve kızıl, yanı başında bir pencere ve oradan vuran renkli ışık ve ardında -yukarı doğru- kara bir kapı. Kara rengi kullanma konusunda kimse onunla boy ölçüşemez, hemen hiç kimse."
Sayfa 109Kitabı okudu
Yalnız değilsin üstad
Hemşireler ona "le ressuscite" adını takmışlardı.
Sayfa 108 - (Fr.) Yeniden dirilen (Y.N.)Kitabı okudu
"Ben her zaman portakalların cennetten çıkma bir yemiş olduğuna inanmışımdır. Portakalı ilk anlayan Matisse olmuştur bence, ne dersiniz? Işık vurmuş portakal, gölgede kalmış portakal, mavi üstüne portakal, yeşil üstüne portakal, karanın içine sızmış portakal," diyor.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
"İnsan, nasıl böyle bir şey yapabilir, hiç anlayamazdım. Ama şimdi artık her şey öylesine doğal görünüyor ki, belki de yapılabilecek tek şey bu, anlıyor musun?"
Sayfa 107Kitabı okudu
Herhangi iki kişi herhangi bir zaman diliminde birbiriyle önemsiz bir konuda ya da giderek çok karmaşık ve çok incelikli, duyarlı bir konuda da uygar bir biçimde söyleşiyor olabilir. Her ikisinin de içinde konuşmanın akışına ayak uyduran, ne kulağa gelen ne de göze görünen, aynı ayrı akan bir tür karanlık akarsu, bölük pürçük, kesintiye uğramış bir düşünce nehri, gizli korkulardan ya da şiddetten oluşan, varlığını umduğumuz ya da belki yitirilmiş bir erinç ırmağı akmaktadır. Kimi zaman ya biri ya da her ikisinin kendi içinde ya da çok ender de olsa, karşısındaki kişinin içinde süren bu devinim birden insanın kulağına çalınabilir ya da gözüne ilişebilir. Bir çavlanın bir su birikintisine göz açıp kapayıncaya dek iniverişi gibi, karanlığa akışı gibi. Konuşma düzgün akışını sürdürür, ne dalgalanır ne titreşir ama hız değişir, hava elle tutulacakmışçasına ağırlaşır.
Sayfa 105Kitabı okudu
"Kim anlar iyi bir koltuktan?"
Keyif yaşamdır, yaşamın ta kendisidir, Dr. Himmelblau, çoğumuzda olmayan da budur işte ya da az da olsa varsa içine okuruz; oysa o mavilerde, pembelerde, turuncularda, o bayrak kırmızısında sezecek olsak bunu, yere kapanıp tapınmalıyız - çünkü işte bu aradığımız şeyin ta kendisidir. Kim anlar iyi bir koltuktan?
Sayfa 103Kitabı okudu
Sanat koltuğa benzer, neden mi?
Matisse şeytanca ustalıklıydı, karmaşıktı, şiddet doluydu, kendini denetlemesini ve tam olarak ne yaptığını bilmek zorunda olduğunu çok iyi biliyordu. Sanatının amacı olarak insanlara söyleyebileceği en irkiltici şeyin bu sanatın hoşnut etmek ve keyif vermek üzere tasarlandıolacağını biliyordu. Şu koltuk konusunda söylediği tümce resim üstüne bugüne dek söylenmiş en kışkırtıcı sözlerden biridir. Pompidou Sanat Merkezi'ni bir baştan ötekine hayvan pisliğine bulasanız Matisse'in sanatın koltuğa benzediği yolundaki sözleriyle etkilediği sayıda kişi etkilenmeyecektir kesinlikle. Hangi bağlamda söylendiğini bilmeyenlerin, bu sözleri anımsayınca tüyleri diken diken oluyor." "Bana da anımsatın, neydi bu?" diyor Gerda Himmelblau. "Bir düş var kafamda; denge, katıksızlık, sessizlikten oluşan bir sanat, ne huzursuz edici bir konu ne de bir kaygı; bu sanat, kafasıyla çalışıp üreten herkese yönelik, yazın alanındaki yaratıcılar için olduğu denli işadamı için de var olmalı, yatıştırıcı, beyni rahatlatıcı, onun bedensel yorgunluğunu gideren, onu gevşeten bir koltuğu örnekseyen bir şey..."
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
"Çocuğum, kızkardeşim, / Ne hoş olurdu düşün / Gitsek ve yaşasak senle birlikte!/Hoşça vakit geçirsek / Ve ölesiye sevsek / Tıpkı sana benzeyen o ülkede! (...)/ Orda her şey düzendir, güzelliktir / Görkemlidir, sakindir ve şehvettir."
Sayfa 102 - Charles Baudelaire'in "Yolculuğa Çağrı" adlı şiirinden alıntı; Kötülük Çiçekleri, çev. Erdoğan Alkan, Varlık Yayınları, İstanbul, 2002. (Ç.N.)Kitabı okudu
Kendi kendimden korkuyorum başkalarının bana yönelttiği nefret de bardağı taşıran son damla oluyor, insanın canına tak ediyor, tak tak tak tak.
Bazen her şey öyle kapkara ve amaçsız görünüyor ki...
Yüzlerinde hiçbir şey yok, Bomboş, Oyuncak Bebek gibi yüzler ve bence bu en uğursuz şey.
"Yaşam dudaklarda bir mey, eğlen durma sen hey, yaşamak ne güzel şey." Yalnızca genizden çıkıyormuş gibi, anlaşılmaz birtakım heceler, ardında sitarlardan gelen bir ting tong, bir tür gong ya da zil sesi gibi. Hiç hoşlanmazdı doğrusu bu şarkıdan.
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.