Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu

İbrahim Fasih Haydari

Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu Gönderileri

Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu kitaplarını, Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu sözleri ve alıntılarını, Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu yazarlarını, Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
200 syf.
10/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Şemsü’ş Şumus
Şemsü’ş Şumus
kitabına çok benziyor. Hatta diyebilirim ki neredeyse aynısı. Ek olarak Hizbler ve evradlar kısmı çok hoşuma gitti kitapta. Ve ilk bölümdeki yolun genel hatlarıyla anlatıldığı bölüm da bence yeterliydi. Merak edenler için tavsiye ederim. Hayırlı okumalar.
Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu
Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşuİbrahim Fasih Haydari · Semerkand Basım Yayın · 20198 okunma
Mevlânâ Halid’in [kuddise sırruhû] keramet ve heybeti­ne dair bir olay da şöyle anlatılır: Bir gün Mevlânâ Ha­lid etrafında halifelerinden büyük âlimler olduğu halde Bağdat’ta zâviyesinde oturuyordu. Bir ara, “Üzerimize zulmet geldi” buyurdu ve sustu. Halifeler bu sözden dolayı hayrete düştüler. Yarım saat sonra Şîa âlimlerinin büyüklerinden Musa en-Necefî beraberinde on kadar Şîa âlimi ile oraya geldi. Beş dakika kadar titreyerek Mevlânâ Halid’in huzurunda durdular. Mevlânâ Halid oturmalarını işaret edince oturdular ve başlarını eğe­rek bir kelime dahi konuşmadılar. Mevlânâ Halid [kuddise sırruhû] ise yüzünü onlardan çevirmiş, Dicle’nin diğer ya­kasında olan zâviyelerine bakıyordu. On dakika kadar oturduktan sonra kalkarak mescide girdiler ve nâfile na­maz kıldılar. Şîa âlimleri ise “Bu âlimde bizim bilmediği­ miz büyük bir sır var” diyerek, dehşete kapılmış halde oradan çıkıp gittiler.
Reklam
Mevlânâ Halid’in [kuddise sırruhû] ilimdeki üstünlüğünü gösteren hârikulâde olaylardan biri de şudur: Şeyh Ali es-Süveydî el-Bağdâdî [kuddise sırruhû], Bağdat’taki muhaddislerin büyüklerindendi. Hadiste metin ve sened yönünden çok liyakatli idi. Bir gün hadis ilminde Mevlânâ Halid’i imtihan etmek için yanına geldi. İçeri girip musafahalaştıklarında Ali es-Süveydî bir hadisin başından oku­du. O okumasını tamamladıktan sonra Mevlânâ Halid de bir hadisin başından okudu ve oturdular. Ali es-Süveydî imtihan için senedlerini değiştirerek Kütüb-i Sitte’den otuz hadis okudu. O okumasını bitirince Mevlânâ Halid doğru bir şekilde asıl senedlerini zikretti. Bunun üzeri­ne Ali es-Süveydî Mevlânâ Halid’in ellerine kapanarak, kalbine gelen imtihan düşüncesinden dolayı tövbe etti ve Mevlânâ Halid’den af diledi. Ali es-Süveydî Mevlânâ Halid’in huzurundan çıktıktan sonra şöyle demiştir: “Bu zat zâhirî ve bâtınî ilimleri kendisinde toplamıştır. O Allah’ın büyük velilerinden olup sahili olmayan bir deniz­dir. Bizim ona olan nisbetimiz, bir damlanın denize olan nisbeti gibidir. Ey âlimler, onun kutsî nefesleri ve rabbânî ilimlerinden feyizlenmeye gelin.”
Mevlânâ Halid’in [kuddise sırruhû] manevi kerametlerin­den biri de şöyledir: Mevlevî tarikatının meşhur müntesiplerinden Hâlet Efendi, Mahmud Han’ın yanında Mevlânâ Halid hakkında kötü sözler sarfetmişti. Mevlânâ Halid bunu işitince şöyle buyurdu: “Hâlet Efendi’nin işini, pîri olan Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’ye [kuddise sırruhû] havale ettim. Onu kendi tarafına çeker ve hak ettiği muamele­yi yapar.” Daha sonra Sultan Mahmud, Hâlet Efendi’ye kızarak onu Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin makamının bulunduğu Konya’ya sürmüş ve orada boğdurtarak öl­dürtmüştür. Böylece bu sözün sırrı da açığa çıkmıştır.
Allah’ın adıyla korunurum, O’nunla kuvvet bulurum, O’ndan yardım dilerim. O’na sığınırım, O’na dayanırım ve O’nda fenâ bulurum. Güç ve kuvvet ancak yüce Allah içindir.
Allah’ın izni olmadan hiçbir tasarruf, fayda ve zarar gücü olmayan kullara karşı, gücünün önünde du­rulamayan Allah bana yeter. Bana kâfi olan o Allah bana yeter. Her zaman bana kâfi olan Allah bana yeter. Al­lah bana kâfidir. O, ne güzel vekildir. Bütün mahlûkatına karşı Allah bana yeter.
Reklam
Bismillâhi Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber di­yerek başlarım. Canımın, dinimin, ailemin, çocuklarımın, malımın, arkadaşlarımla, onların dinleri ve malları için (korunması için) binlerce ‘bismillâhi Allahüekber, Allahü­ ekber, Allahüekber.’
Mantık ilişkili
Aruz: Arapça bir kelimedir ve “çadırın ortasına dikilen direk” anla­mına gelir. Bir edebiyat terimi olarak “hecelerin uzunluk ve kısalık­ları temeline dayanan nazım ölçüsü” demektir.
Şâfiî imamlarından Hüccetü’l-İslâm İmam Gazâlî [kud­dise sırruhû], İhyâü Ulûmi’d-dîn adlı eserinde, namazın her bir rüknünde kalbin hazır olması gerektiğini anlattığı bö­lümde şunları demiştir: “Namazda kalbine Peygamber Efendimiz’in [sallallahu aleyhi ve seem] yüce şahsını getir ve, ‘Sana selâm olsun ey nebî’ dediğinde, selâmını nebiye ulaştıran meleğin tasdik edildiğine ve Resûlullah’ın sana selâmın en güzeli ile karşılık verdiğine inan.”
Meymûn b. Mihrân127 [radıyaiiahu anh] şöyle derdi: “Selman-ı Fârisî [radıyallahu anh] Kur’an okuyan bir zattan, ‘Muhakkak cehennem, onların hepsine vaat olunan yerdir’ (Hicr 15/43) âyetini işittiğinde bir çığlık atmış, başını iki eli arasına almış ve o vaziyette üç gün nerede oldu­ğunu bilmeden dolaşmıştır.”
35 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.