Şükrün mikyası ; kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır hürmetsizliktir haram helal demeden rast geleni yemektir
Ey ehl-i îmân! Sâbıkan, adâvet ne kadar zararlı olduğunu anladın. Hem anla ki, adâvet kadar hayat-ı İslâmiyeye en müdhiş bir maraz-ı muzırdahi hırstır. Hırs sebeb-i haybettir ve illet ve zillettir. Ve mahrumiyet ve sefâleti getirir.
Evet, her milletten ziyâde hırs ile dünyaya saldıran Yahûdî milletinin zillet ve sefâleti, bu hükme bir şâhid-i kātı‘dır. Evet, hırs, zîhayat âleminde en geniş bir dâireden tut, tâ en cüz’î bir ferde kadar sû’-i te’sîrini gösterir. Tevekkülvârî taleb-i rızık ise, bil’akis medâr-ı rahattır. Ve her yerde hüsn-ü te’sîrini gösterir. İşte bir nevi‘ zîhayat ve rızka muhtaç olan meyvedâr ağaçlar ve nebâtlar, tevekkülvârî, kanâatkârâne yerlerinde durup hırs göstermediklerinden rızıkları onlara koşup geliyor. Hayvanlardan pek fazla evlâd besliyorlar. Hayvanât ise, hırs ile rızıkları peşinde koştukları için, pek çok zahmet ve noksâniyet ile rızıklarını elde edebiliyorlar. Hem hayvanât dâiresi içinde zaaf ve acz lisân-ı hâliyle tevekkül eden yavruların meşrû‘ ve mükemmel ve latîf rızıkları hazîne-i rahmetten verilmesi; ve hırs ile rızıklarına saldıran canavarların gayr-i meşrû‘ ve pek çok zahmet ile kazandıkları nâ-hoş rızıkları gösteriyor ki, hırs sebeb-i mahrûmiyettir. Tevekkül ve kanâat ise vesîle-i rahmettir.
Dünya madem fânîdir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzûmlu vazîfeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sâhibsiz değil. Hem madem şu misâfirhâne-i dünyânın gayet Hakîm ve Kerîm bir Müdebbir’i var. Hem madem ne iyilik ve ne fenâlık cezâsız kalmayacaktır. Hem madem لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا sırrınca, teklîf-i mâlâyutâk yoktur. Hem madem zararsız yol zararlı yola müreccahtır. Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler, kabir kapısına kadardır.
Elbette en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın. Âhiretini dünyaya fedâ etmesin. Hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın. Mâlâya‘nî şeylerle ömrünü telef etmesin. Kendini misafir telakkî edip misafirhâne sâhibinin emirlerine göre hareket etsin. Selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.