Kütüphanelerin önünden geçerken kendini tutamaz, “İşte nadanların akıl ambarı!” diye gülümserdi. Onun fikrince kitaplar “hakikat”ın üstüne gelişigüzel yığılmış birtakım zarif, süslü, kıymetli kerpiçlerdi. Bu kerpiçleri toplayıp bir tarafa atmayan, mümkün değil, hakikati göremezdi.