merhaba sevgili oğlanlar ve kızlar
Jelinek her bölüm başında benzer bir ifadeyle okurun damarına basıyor, karşısındaki düşünme yetisi pek de gelişmemiş bir çocuk gibi yazıyor:) Yoksa kitap gençlik kitabı değil:) Okuru rahatsız etmesi bununla bitmiyor tabii.
Karakterlerine Jelinek kadar acımasız davranan bir yazar yoktur! Onun karakterleri bir hiçtir,itilip kakılırlar. Çirkinlikleri, bir hiç oldukları sürekli tekrar eder ve hep kötü şeyler yaşarlar. Anlatıcısı da bağ kurabileceğiniz bir ses değildir. Sistemin sesidir, sistem ataerkildir. “kadınlarımızda huzur eda ve güzellik alemi bulamasak halimiz nice olurdu.” Yargılar, hak ettiler der, eril değerleri dayatır. Okurun güzel bulduğu her şeyi çirkinleştirmek, rahatsız etmek için kullanır. Ne anlatıcıyı seversiniz, ne karakterleri, ne de anlattığı hikayeyi. Bir de tekrarlı anlatımı, zıt ifadeleri, küçük harfleriyle de kolaylaştırmaz okurun işini:) Muhteşem değil mi
#michaelçocuksutoplumagençlikkitabı ‘nın baskısı yok. Benim de Jelinek’e başlangıç için tavsiye edeceğim bir kitap değil. 1972’de yayımlanmış. O dönemde yükselişte olan televizyon izleme alışkanlığını eleştiriyor. Dönemin popüler TV programlarına fazlasıyla gönderme var. Bir şirket çalışanlarının hayatıyla bu programlar içiçe geçiyor. Televizyondaki hayata özenen, gerçekliği televizyon kabul eden karakterleri, okur televizyon programıymış gibi izliyor. Eleştirileri oldukça fazla ve anlaşılıyor ama başta kim oyuncu kim izleyicidir biraz karışıyor. İzleyici okurmuş zaten :)
Örnek birkaç görsel ekledim.
Elfriede Jelinek’in rahatsız edici tarzını çok sevdiğimi söylemiştim di mi
Avusturyalı Feminist şair, oyun yazarı ve romancı olan Elfriede Jelinek kalabalık ve sosyal fobisi nedeniyle 2004 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü almaya bizzat gidememiş ve törende gösterilmesi için bi video kaydettirmiştir. Arada olmayan bı yazar olup ya çok seviliyor ya da hiç sevilmiyor, uç noktaların yazarı gibi...
Jelinek, Michael’de “gençlik romanı” türünün ekran karşısında yetişmekte olan nesle dair endişelerini bir anlatı halinde okura sunuyor. Roman olarak da geçen bu kitap, İkinci Dünya Savaşı sonrasında zenginleşen Avrupa’da, özellikle de savaşın travmalarından kaçmaya hazır bir kuşak içinde yaygınlaşan yarım ve yanlış bilinç, televizyonu kılavuz olarak kabul eden toplumun histerisi ve ortaya çıkan insanın düşünce biçimleri masaya yatırıyor, bu da tüm kafa karışıklığının yansıması olsa gerek ki Jelinek, ekranın iki yanını fazlaca postmodern bir anlatıda sentezliyor, günlük konuşmayla televizyon ve radyoya ait kalıplar arasında geçişler yapan ve bir sonraki durumda kayıtsız cinnetlerin olduğu yeni dünyayı gözünü ayırmadan, tüm karanlığı ve karamsarlığıyla anlatıyor ve bu karanlık hali bizzat kitapta yaşıyor insan tüm anlamsızlığı ve kafa karışıklığıyla...
Nobel Edebiyat Ödüllü Elfriede Jelinek, erken dönem romanı Michael’de savaş sonrası ortaya çıkan kitlesel medyanın muzip dilli bir eleştirisini yapmak istemiş ama bence çok da olamamış gibi okuduğum kitapları arasında beni en çok zorlayan ve anlamlandirmada en çok güçlük çektiğim kitabıdır, severek okuyamadım yazarı tanımak için bu kitapla başlamayın derim yoksa bi daha okumak istemeyebilirsiniz...
...parlak hayallerimiz olmasa hayatimiz ne acınası olurdu! bununla 1likte hayatımız parlak hayallerle de acınası. bilge 1adam 1 zamanlar demiş ki: hayaller.köpüktür...