Bir adımda sonrakine, bir sokaktan ötekine, bir kasabadan öbür kasabaya, neden bir kopukluk olsun, nesnelerin yapımına adadığımız onca çoşkunun doğurduğu büyüde!
Planlarınızla, kesitlerinizle hizmet ettiğiniz efendinin, gözleri olduğunu unutmayın; ve bu gözlerin aynası ardında bir duyarlılığı, bir zekâsı, bir yüreği olduğunu.
"Eğitiminizle ilgili öğretmenlerin yapacağı tek şey, bu kaçınılmaz biçimde sınırları kaldırılmış uçsuz bucaksız alanların kapılarını size açmak olmalıdır yalnızca. Öğreniminizi taçlandıran diploma , tek bir hak sağlamalı size: bu kapıların eşiğini aşma hakkını. Asıl zorlukların farkına, eğitiminiz bittikten sonra varacaksınız. Buluş gücü, saflık ve niteliğin( ki bunlar kişinin yapısına bağlı erdemlerdir) ürünü biçimlendirdiği bir mesleğe sahip olduktan sonra, bu kez de kendini beğenmişliklerle, açgözlülüklerle ya da en azından rekabet engelleriyle dolu bir yaşama atılmış bulacaksınız kendinizi. İşte o zaman, yazgınızın tek belirleyicisi sizsiniz ve artık yalnızsınız. Diplomanız, Devletin dağıttığı bir pastanın dilimleri üstünde size hiçbir hak sağlamaz. Kuşkusuz bizi ilgilendiren konudan, mimarlıktan söz ediyorum. Onun dışında rahatlıkla "iş yapabilir" ve "başarılı" olabilirsiniz "
Modern mimarlık tarihini o dönemin bakış açısıyla okuyormuş gibi hissettiriyor. Bizim günümüzde bu şekilde düşündüler dediğimiz konuları veya artık temel olarak aldığımız konuları o dönemler nasıl tartıştılarını gösteriyor.
''teknik, bir akıl işidir; bir yandan da yetenek işi. Ama bilinç, kişilik yapısıyla bağlantılıdır. Bir yanda içsel bir çaba, öte yandaysa bilimsel bir alıştırma söz konusudur.''
İlk olarak söylemeliyim ki eğer Mimarlık veya iç mimarlık okumuyorsanız bu kitabı anlamanız biraz zor olabilir. Çünkü kitap Mimarlık öğrencilerine yol vermek amacıyla yazılmış.
Kitap kısa olsa da (63 sayfa) bir oturuşta okunacak bir kitap değil, içeriği çok ağır geldi bana.