Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mizahın İzahı

Mehmet Nuri Yardım

Mizahın İzahı Gönderileri

Mizahın İzahı kitaplarını, Mizahın İzahı sözleri ve alıntılarını, Mizahın İzahı yazarlarını, Mizahın İzahı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Meclisin Hâli
Bursa'nın ileri gelenlerinden bir kişi, şâir Lâmiî Çelebi'yi evine davet eder. O da içeri girince büyük ediplerin ve âlimlerin kapının arkasına iliştiklerini, cahil fakat zengin kişilerin ise baş köşeye yerleştiklerini görür. Ev sahibi Lâmiî Çelebi'ye, "Lütfen şu meclisin hâlini tasvir et", deyince zarif şiirlerin şairi şu dörtlüğü söyler: Mu'teberdir cihanda dûn-ı deni Daima zillet üzere ehl-i hüner Hâl-i alem, misâl-i deryâdır. Külçe altın çöker, cîfe yüzer.
Cömertlik
Bir adam, Ramazan sohbetlerinde diliyle çokça cömertlikten söz ediyor, ama eliyle hiç de cömertlik yapmıyordu. İşte bu adam bir gün İbrahim Ethem'e rica etti: "Herkese nasihat ediyorsun, bana da nasihat et." İbrahim Ethem, bu adama tek cümlelik nasihatini şöyle yaptı: "Sen açığı kapa, kapalıyı da aç sana yeter!" Adam bir şey anlamamıştı. Mecburen sordu: "Açık nedir ki onu kapayayım, kapalı nedir ki onu da açayım?" İbrahim Ethem kısaca anlattı: "Açık olan hep cömertlikten söz eden ağzındır, onu kapa. Kapalı olan da yoksula hiç açmadığın kesendir. Onu aç. Bu sana yeter!" Düşünmeye başlayan hakperest adam, tebessüm ederek şöyle dedi: "Vallahi bir doğru ancak bu kadar veciz söylenebilir! Bu söz gerçeğin ta kendisidir! Bu güzel ikazdan sonra ben de hep cömertlikten söz eden çenemi kapıyor, yardım için hiç açmadığım kesenin ağzını açıyorum!"
Reklam
Dinlemek
Rıfkı Melül Meriç bir delikanlı ile İbnülemin konağına gider. Üstad sorar: — Bir şey çalar mısın? — Hayır efendim! — Bir şey okur musun? — Maalesef! — Öyleyse buraya ne için geldin deyince Rıfkı Melül Meriç şu izahta bulunur: — Efendim bu delikanlı dinlemesini bilir. — İşte bu mühim bir hadise, der İbnülemin. Herkesin konuştuğu bir dönemde dinlemesini bilmek mühimdir.
BİR BARDAK SU
Harun Reşid, makamında otururken, devrin hürmete şâyân âlimlerinden biri yanına gelir ve ona: "Bana nasihat eder misin?" der. O sırafa Harun Reşid'e içmek için bir bardak su getirirler. Âlim kişi sorar: "Ey Hârun, bu bir bardak suyu bulamayacak olsan onu temin etmek için bütün saltanatını feda eder misin?" Harun Reşid hiç düşünmeden: "Evet" cevabını verir. Su içilmişti. Bu sefer yine o âlim zat: "Ey Hârun, içtiğin bu bir bardak suyu dışarıya çıkaramayacak olsan, onu çıkarmak pahasına saltanatını fedâ eder misin?" Harun Reşid yine hiç düşünmeden: "Evet" karşılığını verir. Aynı kişi, Harun Reşid'e dokunaklı bir sesle ve tane tane şöyle der: "Bir bardak su ve bir avuç idrar değerinde olmayan saltanatın neyine güvenirsin?"
Dışardaki hava ısınacak mı?
Genç kız şöyle demiş: - Dışarda hava çok soğuk. Arkanızdaki pencereyi kapatsanız iyi olur. Beş Hececi Halit Fahri bu söze şaşmış gibi davranarak şu cevabı vermiş: - Sanki pencereyi kaparsam, dışarıdaki hava ısınacak mı?
Biraz Yoğurt
Cumhuriyet devri âlimlerinden Cemal Öğüt Hocaefendi, soğuk bir Ramazan günü sokaktan geçen yoğurtçunun sesini duyar. Bunun üzerine kızı Hikmet Hanıma, "Kızım," der, "Biraz yoğurt alır mısın?" Hikmet Hanım evde kâfi miktarda yoğurt bulunduğunu babasına söyleyince, son derece hassas bir ruha sahip olan Cemal Öğüt kızına şu nasihatı yapar: "Zararı yok evlâdım. Sen yoğurdu harcayacak yer bulursun ama adamcağız yoğurdunu satabilseydi, bu soğukta sokağımızdan üç defa geçer miydi?"
Reklam
Sanatçı Fikret Kızılok, Âşık Veysel’in şiirlerini ve türkülerini Batı müziği sazlarıyla ve yeni düzenlemelerle söylüyordu. Bir gün Veysel’e şöyle der: — Veysel baba, şu sazımı akort edi ver. Ben sizden ilham almak istiyorum. Bunun üzerine Veysel şu cevabı verir: — Ben sözümü halka göre akort ediyor ve ilham-ımı halktan alıyorum. Sizde böyle hareket ederseniz, sazınız akortlu demektir!
Sayfa 293 - Çağrı Yayınları - 2. Baskı Mart 2013
Âşık Beysel Şatıroğlu, 1972’de rahatsızlanmıştı. Ankara’ya Yüksek İhtisas Hastanesi’ne götürürler. Doktorlar muayene etmeye başlar. Sıra Veysel’in kalbine gelince âşık buna izin vermez ve şakayla karışık “Müsade etmem, kalbimin içini açar bakarsınız sırlarımı da görürsünüz.” der. Bir şiirinde “Murat yalan ölüm gerçek “ diyen büyük ozanın son sözleri adeta çevresindeki yakınlarını teselliler gibidir. “Cenabı Allah salih amel işleyenlerden eylesin. Nutkuma sabır, buna da şükür…“ der ve gözlerini kapatır. Ozanın bir belgeselde okuduğu son şiiri ise şudur: “Gelmez yola gidiyorum.“
Sayfa 295 - Çağrı Yayınları - 2. Baskı Mart 2013
Küllük, 1940’lı yılların efsane kahvesi.Beyazıt cami yanı bitişiğinde.Şair, yazar ve sanatçıların uğrak yeri. Sanmayın avare bülbüller gibi güllükteyiz Biz yanık kor gibi akşam sabah küllükteyiz (Sıtkı Akozan)
Sayfa 265 - Çağrı Yayınları - 2. Baskı Mart 2013
Kafiyeye düşkün olan Osman Bölükbaşı, “Zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, politikacıyı kör inat batırır.” derdi.
Sayfa 233 - Çağrı Yayınları - 2. Baskı Mart 2013
Reklam
“Temel vaaz veriyormuş.Kürsüye çıkmadan önce cemaatin cebindeki bütün paraları toplayıp ceplerini dolduruyormuş. Konuşma bitince de paraları sahiplerine dağıtırmış. Bunun sebebini sorduklarında şu cevabı vermiş: “İnsanın cebinde para olunca daha rahat ve güzel konuşuyor!”
Sayfa 212 - Çağrı Yayınları - 2. Baskı Mart 2013
Kemal Tahir’i zaman zaman ziyaret ediyordum.Bir gün sohbetimiz esnasında konu roman ve romancıdan açılınca şöyle dedi: “Biz romancılara “deli” diyorlar. Tabii deliyiz. Olmayan insanları yazıyor, onlar için acılar çekiyoruz.” (Selim İleri)
Sayfa 155 - Çağrı Yayınları - 2. Baskı Mart 2013
Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa, Paris’te iken elçiler arasında hangi devletin daha kuvvetli olduğu tartışılıyormuş. Herkes fikrini söyler, sıra Paşa’ya gelince elçilere şöyledir: “En kuvvetli imparatorluk, Osmanlı imparatorluğu’dur. “ Herkes bu hüküm karşısında şaşırırken Paşa sözüne şöyle devam eder: “Doğru, Osmanlı imparatorluğu o kadar sağlam ve kuvvetli ki, siz dışardan, biz içerden çalıştığımız halde bir türlü yıkamıyoruz.“
Sayfa 152 - Çağrı Yayınları - 2. Baskı Mart 2013
Ortaoyuncu Kavuklu Hamdi, zengin olmuş eski bir çocukluk arkadaşıyla karşılaşır. Zengin adam Kavuklu Hamdi’ye sorar: — Sen hala çulsuz musun? Kavuklu hamdi şu cevabı verir : —Çulu eşekler örtünür. Kürk giymiş olan arkadaşı yine sorar: — E, sende o bile yok. Fazla ileri giden arkadaşının abartılı giyimini süzen Kavuklu Hamdi şöyle cevap verir: — Bize bir şey bırakmadın ki, hepsi sırtında.
Sayfa 151 - Çağrı Yayınları - 2. Baskı Mart 2013
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.