"İnsan bir iş yapacağı zaman, evvela kalbine bir hatara (fikir, düşünce) gelir. Bunu yapmak isteğine 'niyet' denir. Bu işi yapmaları için uzuvlarına emreder. Buna 'teşebbüs' denir. Kalbin yaptığı işlere ise 'ahlâk' denir."
Bir kimseye, "Kimin zürriyetindensin, kimin milletindensin, itikadda mezhebin nedir, amelde mezhebin hangisidir?" diye sorduklarında (cevabını) bilmezse, o kişinin zimmîden farkı yoktur.
Bir kimsenin başkasında altı buçuk arpa ağırlığı hakkı olsa, yarın kıyamet gününde cemaat ile kılınmış, kabul olunmuş 700 rekât namazın sevabını Cenâb-ı Mevlâ ondan alır (hakkını yediği kimseye verir) diye beklenir.
Sabreden fakirlerin sevabının, şükreden zenginlerden beş yüzyıl önce cennete girmesi olarak belirtilmiştir. Şükreden zenginler bunu görünce, "Ne olaydı, biz dünyada iken fakirliğe sabreden kimselerden olsaydık" diye temenni ederler.