"Gerçek her zaman bir kuyunun dibinde değildir. Daha
önemli bilgi alanlarına bakıyorum da, onun hep yüzeyde olduğuna inanıyorum. Biz onu vadilerin derinliklerinde ararız, o ise dağların tepesindedir."
Kitabı ikinci kez okudum, daha önce yazara ait bir öykü kitabı daha ve tek romanı olan Nuntucketli Arthur Gordon Pym'in Öyküsü kitabını da okumuştum. Yazarın anlatımını sevmekle birlikte yazılarında tekrar tekrar karşılaştığımı düşündüğüm bazı meseleler ve kalıplar olduğunu görüyorum ama zararı yok çünkü her kitabında mutlaka çok sevdiğim kendine has ayrıntıları yakalıyorum. Okurken böyle bir şey nasıl aklına gelmiş olabilir diye düşündüğüm de oluyor, bu daha önce benim de aklıma gelmişti dediğim gariplikler de. İfadelerinde tuhaf bir masumluk ama aynı zamanda epey tedirgin edici bir canilik seziyorum, buna kişisel yaşamıyla bağlantılı olduğunu düşündüğüm psikiyatrik bazı durumlar sebep olmuş olabilir. Normalde bu tarz cinayet, intikam vs anlatılarını okumayı sevmem ama kendisi bunu çok tuhaf bir şekilde yaptığı için bu hem rahatsız edici hem de değil bu nedenle yazmış olduklarını okumak bana ürkütücü ve eğlenceli geliyor.
Kitaptaki 3. öyküyü biraz uzun bulduğumu söylemeliyim, Kuyu ve Sarkaç tam anlamıyla can sıkıcıydı ve ilginçti, Geveze Yürek öyküsü ise sonu itibariyle benim için kitaptaki en etkileyici öykü olmuş olabilir.
Uykuların en derininden bile kalkarken, bir düşün ince ağlarını yırtarız. Ama bir saniye sonra (o ağ öylesine çelimsizdir ki) gördüğümüz düşü hatırlamaz oluruz.
"Sarhoş, yoksul, ezik, dışlanmış Edgar Allan Poe, dingin ve erdemli bir Goethe'den ya da Walter Scott'tan çok daha fazla hoşuma gidiyor. O ve onun gibi özel yapıdaki adamlar için şöyle diyeceğim: 'Bizler adına acı çektiler.'"