Muazzez İlmiye Çığ'ın yaklaşık 7-8 kitabını okumuşumdur, tam sayıyı veremiyorum şu an. Daha okumam gereken bir o kadar daha kitabı var. İlk kitabını 80 yaşında yazmış, şu an 103 yaşında. Bir şeyler paylaşmak, öğretmek için hiçbir zaman geç değildir diyor.
5 gün Mersin'deki evini Sedef Kabaş'a açıyor ve bir söyleşi gerçekleştiriyorlar. Daha sonra da bu kitap yayımlanıyor. Soru-cevap şeklinde ama o kadar samimi ki, sanki siz soruyorsunuz ve karşınızda İlmiye Çığ cevap veriyor. Hayatı, işi, yaptıkları, yapmayı istedikleri her şeyden az az buluyorsunuz. Evet az diyorum çünkü o kadar yaşanmışlık 200 sayfalık kitaba ne kadar sığabilirse o kadarcık az işte. Hatta kendisinin bir cümlesi var ; ömür kısa mı diye soruluyor; ne kadar uzun yaşarsan yaşa, kısacık şeklinde yanıt veriyor.
Bir de yüzümü gülümseten; gençleri çok seviyor hatta gençler de onu çok seviyor ve bir söyleşisinde gençlere ben yaşlıyım beni nasıl bu kadar çok sevebiliyorsunuz diyor. Sanırım bunu cevabı da kendisinin anlattığı bir olayda var, bir kurumun müdürü gençler hakkında sürekli olumsuz yorum yapıyor, gençler şöyle gençler böyle şeklinde ve İlmiye Çığ sözünü kesip "Gençlere ne veriyorsunuz ki, ne bekliyorsunuz, onları yetiştiren bizleriz. " diyor.
Kısacası, ben keyif aldım, belki de tarzını sevdiğim için de olabilir, binlerce yıl öncesini akademik dil ile değil de bizi sıkmadan anlayabileceğimiz şekilde yazdığı için olabilir.