Müphemlik Kültürü ve İslam kitaplarını, Müphemlik Kültürü ve İslam sözleri ve alıntılarını, Müphemlik Kültürü ve İslam yazarlarını, Müphemlik Kültürü ve İslam yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müphemliğin, iyi ve kötü yanları olan, bu nedenle gözlenmesi ve gemlenmesi ama yok edilmemesi gereken ve yok edilemeyecek mahiyetiyle varoluşun onsuz olunmaz bir unsuru olarak kabul gördüğü klasik İslam dünyasından farklı olarak, Batı modernliğinde, müphemliğe dost bir küçük entelektüel söylemle, müphemliğe düşman olan haşmetli bir ana akım, yan yanadır. Modemliğin bu bileşeni, İslam dünyasının kendisinde, hatırı sayılır yıkımlara yol açmıştır.
Eğer bir kavrama, bir eylem biçimine veya bir nesneye uzunca bir süre boyunca aynı anda iki zıt veya birbirinden belirgin biçim de farklılaşan en azından iki rakip anlam atfedilebiliyorsa, eğer bir toplumsal grup, tekil hayat alanlarına dair normlarını ve anlamlandırmaları aynı anda zıt veya birbirinden kuvvetli biçimde farklılaşan söylemlerden devşirebiliyor veya eğer bir grup içerisinde bir olgunun farklı yorumları benimsenebiliyor ve bu yorumların hiçbirisi tek başına geçerlilik iddiasında bulunamıyorsa, orada bir kültürel müphemlik olgusuyla karşı karşıyayız demektir.
Burada önemli olan, grup içerisindeki farklı anlamlandırmaların veya yorumlama kalıplarının eş zamanlı mevcudiyetidir.
Doğu Bloku'nun çöküşünden sonra İslam gayet başarıyla düşman ikamesi olarak inşa edildi. Günümüzde "İslam" geniş ölçüde tehdit olarak algılanıyor ve bu duygu, bir vakitler varolan "İslam hayranlığı"nı iyice arka plana itmiş bulunuyor. İslam'a karşı tutumun bu şekilde değişmiş olması ise, İslam dünyasının tarihini, onun kendine ait bir tarihe sahip olma hakkını tanıyarak anlatmayı iyice güçleştiriyor. Zira bu tarihi anlatan daima, günümüzde formüle edilmiş olan soruları doğrudan kendi tarihsel nesnesine yöneltme eğilimine girecektir. Yani, bugün ona ve çağdaşlarına önemli geleni önemseyecek, İslam dünyasının tarihine bu perspektiften bakacaktır. Oysa tarihsel-antropolojik bir yaklaşım, öncelikle araştırmanın nesnesi olan insanların kendilerinin önemli görmüş olduklarını önemsemeyi gerektirir. Demek, öncelikleri belirlemeyi bizzat araştırma nesnesine bırakmak gerekir; günümüzün sorularına bilhassa ifade gücü yüksek cevaplar alabilmenin, ancak sorgulananların kendilerinin neyi önemsediklerini ciddiye almanız halinde mümkün olduğu da görülecektir. İnsanlar ve kültürler, belki de birbirlerinden en fazla, neyi önemsediklerine göre ayrılırlar.
14. yüzyıl alimleri Kur'an'ın değişik tefsirlerini bir zenginleşme sayarken, günümüz Müslümanları için Kur'an'ı farklı okuma tarzlarının varlığı bile katmerli bir rezalettir. Geleneksel İslam'ın alimleri Kur'an'ın mütalaa olanaklarının çoğulluğunu methederken, günümüz Kur'an yorumcuları, ister Batı'da olsunlar ister Doğu'da, ister fundamentalist olsunlar ister reformcu, Kur'an metnindeki bir parçanın yegane hakiki anlamını kesin olarak bildiklerine inanıyorlar. Klasik çağın alimleri için görüş farklılığı, peygamberin bilinen bir sözü uyarınca, cemaat için bir nimet sayılırken, bugün bir çoklarınca kökü kurutulması gereken bir hastalık addediliyor. Klasik çağda seküler ve dinsel politik söylemler yan yana varolabilirken, günümüzde geniş çevrelerde kendini kabul ettirmiş olan kanaat, İslam'da politikayla dinin birbirlerine kopmaz biçimde bağlı oldukları yönündedir.