Müphemlik Kültürü ve İslam

Thomas Bauer

Müphemlik Kültürü ve İslam Gönderileri

Müphemlik Kültürü ve İslam kitaplarını, Müphemlik Kültürü ve İslam sözleri ve alıntılarını, Müphemlik Kültürü ve İslam yazarlarını, Müphemlik Kültürü ve İslam yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müphemli­ğin, iyi ve kötü yanları olan, bu nedenle gözlenmesi ve gemlen­mesi ama yok edilmemesi gereken ve yok edilemeyecek mahi­yetiyle varoluşun onsuz olunmaz bir unsuru olarak kabul gördüğü klasik İslam dünyasından farklı olarak, Batı modernli­ğinde, müphemliğe dost bir küçük entelektüel söylemle, müphemliğe düşman olan haşmetli bir ana akım, yan yanadır. Modemliğin bu bileşeni, İslam dünyasının kendisinde, hatırı sayı­lır yıkımlara yol açmıştır.
Bürokratikleşme ve teknikleşme süreci, standartla­rın tekdüzeleştirilmesini talep eder ve her müphemliği bir arıza olarak görür.
Reklam
Kültürel Müphemlik Tanımı
Eğer bir kavrama, bir eylem biçimine veya bir nesneye uzunca bir süre boyunca aynı anda iki zıt veya birbirinden belirgin biçim­ de farklılaşan en azından iki rakip anlam atfedilebiliyorsa, eğer bir toplumsal grup, tekil hayat alanlarına dair normlarını ve an­lamlandırmaları aynı anda zıt veya birbirinden kuvvetli biçim­de farklılaşan söylemlerden devşirebiliyor veya eğer bir grup içe­risinde bir olgunun farklı yorumları benimsenebiliyor ve bu yo­rumların hiçbirisi tek başına geçerlilik iddiasında bulunamıyor­sa, orada bir kültürel müphemlik olgusuyla karşı karşıyayız de­mektir. Burada önemli olan, grup içerisindeki farklı anlamlandırma­ların veya yorumlama kalıplarının eş zamanlı mevcudiyetidir.
Verilen tarihle yapılan açıklama hakikatin ancak yarısını ifade eder.
Doğu Bloku'nun çöküşünden sonra İslam gayet başarıyla düşman ikamesi olarak inşa edildi. Günü­müzde "İslam" geniş ölçüde tehdit olarak algılanıyor ve bu duy­gu, bir vakitler varolan "İslam hayranlığı"nı iyice arka plana it­miş bulunuyor. İslam'a karşı tutumun bu şekilde değişmiş olma­sı ise, İslam dünyasının tarihini, onun kendine ait bir tarihe sa­hip olma hakkını tanıyarak anlatmayı iyice güçleştiriyor. Zira bu tarihi anlatan daima, günümüzde formüle edilmiş olan soruları doğrudan kendi tarihsel nesnesine yöneltme eğilimine girecek­tir. Yani, bugün ona ve çağdaşlarına önemli geleni önemseyecek, İslam dünyasının tarihine bu perspektiften bakacaktır. Oysa tarihsel-antropolojik bir yaklaşım, öncelikle araştırmanın nesnesi olan insanların kendilerinin önemli görmüş olduklarını önem­semeyi gerektirir. Demek, öncelikleri belirlemeyi bizzat araştır­ma nesnesine bırakmak gerekir; günümüzün sorularına bilhas­sa ifade gücü yüksek cevaplar alabilmenin, ancak sorgulananla­rın kendilerinin neyi önemsediklerini ciddiye almanız halinde mümkün olduğu da görülecektir. İnsanlar ve kültürler, belki de birbirlerinden en fazla, neyi önemsediklerine göre ayrılırlar.
14. yüzyıl alimleri Kur'an'ın deği­şik tefsirlerini bir zenginleşme sayarken, günümüz Müslüman­ları için Kur'an'ı farklı okuma tarzlarının varlığı bile katmer­li bir rezalettir. Geleneksel İslam'ın alimleri Kur'an'ın mütalaa olanaklarının çoğulluğunu methederken, günümüz Kur'an yo­rumcuları, ister Batı'da olsunlar ister Doğu'da, ister fundamen­talist olsunlar ister reformcu, Kur'an metnindeki bir parçanın yegane hakiki anlamını kesin olarak bildiklerine inanıyorlar. Klasik çağın alimleri için görüş farklılığı, peygamberin bilinen bir sözü uyarınca, cemaat için bir nimet sayılırken, bugün bir­ çoklarınca kökü kurutulması gereken bir hastalık addediliyor. Klasik çağda seküler ve dinsel politik söylemler yan yana va­rolabilirken, günümüzde geniş çevrelerde kendini kabul ettir­miş olan kanaat, İslam'da politikayla dinin birbirlerine kopmaz biçimde bağlı oldukları yönündedir.
Reklam
440 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.