Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Kemal'in Ankarası

Nezihe Araz

Mustafa Kemal'in Ankarası Gönderileri

Mustafa Kemal'in Ankarası kitaplarını, Mustafa Kemal'in Ankarası sözleri ve alıntılarını, Mustafa Kemal'in Ankarası yazarlarını, Mustafa Kemal'in Ankarası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mizah şov :)
Ankara Kız Lisesinde okuyoruz. Artık aklımız bir çok şeye eriyor, meraklarımız var, sevgilerimiz var, sırlarımız var. Devlet Tiyatrosu gibi bir devlet kuşu konmuş başımıza. Cumartesi konserlerini kaçırmıyoruz. Keyfimiz yerinde. Ve… bir çok akşam, okul dönüşünde Nurullah Ataç ve onun üç şairini beklemek, hiç değilse Meram'a, ya da Özen'e kadar peşlerinden giderek konuşmalarını, tartışmalarını izlemek için neler yapmıyoruz. İşte bu günlerin birinde, Ataç, karşıdan gelen, rahmetli Suut Kemal Yetkin'in yolunu kesiyor. Yetkin, kısa bir süre bize hocalık etmiş, kızların çoğu bu yakışıklı hocaya bayılmış. Nurullah Ataçla, sonradan ağabeylerimden öğreniyorum, fena halde kavgalılarmış. Bir yazı yüzünden. Ataç, "biliyor musun dostum, düşünüyorum da sen, dünyanın en tatsız içkisi ile en tatsız çalgısından oluşmuş bir garip âdemsin" diyor. Bu kötü bir şey… Ve şairler sanki bu hitaba gülmemek için kendilerini zor tutuyorlar. En tatsız içkisi su, en tatsız çalgısı ut birleşince Suut oluyor.
Sayfa 197 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yazma bu günahı solumdaki melek, karşıma çıktı ben ne yapayım:)
Derler ki Tanrı Ford'a sormuş: "Otomobili icat ettin ve kendini Tanrı saymaya başladın. Adeta benimle rekabete giriştin, oysa yaratıcı güç benim. Sen mucitsin, icad ediyorsun. Ben ise yaratıyorum. "Evet ama" demiş Fort: "Senin yarattıklarının yedek parçası yok. Benim icad ettiğimi ben yedek parçasıyla birlikte piyasaya sürüyorum".
Sayfa 194 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
İnsanları putlaştırmak, tanrılaştırmak, onda tartışılmaz güçler ve nitelikler olduğuna inanmak gençlik döneminin özelliklerindendir. Yaş olarak gençlik dönemini atlatır insan, ama davranış biçimlerinde bazen saplanır kalır. Bu, sağlıksız bir alışkanlıktır. Bir gün Fatih Sultan Mehmet'i böyle görürsünüz, bir gün Elvis Prestli'yi, bir gün de Freud'u…İsimler önemli değil. Önemli olan (her kimse) sizin zannınızdır." O insan hata yapmaz. Her dediği doğrudur, her ettiği güzeldir, her bakışı iyidir". Bu saplantI, kesinlikle insanı yanlışlara götürüyor. Her doğrunun karşısında yanlış ihtimaller, her iyinin kötü yanları, her güzelliğin beraberinde bazı çirkinlikler olabiliyor aslı. Hatta belki de olmalıdır. Aksi, insanı bağlar, kısıtlar, yanıltır.
Sayfa 193 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
Princton Üniversitesi'nin önemli profesörlerinden Harold Pratt hocamızdı. Ondan, sosyal psikoloji okuyorduk. Bir gün seminerde kendisine bir arkadaşımız sordu bu soykırım meselesini: "Almanların Yahudilere yaptığı zulmü nasıl karşılıyorsunuz" diye. Kalbim çarpıyordu. Prof. Pratt'i seviyor ve ona inanıyordum. Ben sanıyordum ki bu sorunun iki kesin cevabı var: Ya "doğru buluyorum" der insan, ya "yanlış buluyorum" der, Biz böyleydik sanki. Ne dedi biliyor musunuz Prof. Pratt? "Benim dedi, böyle bir soruya, bir Amerikalı olarak cevap verme hakkım yok. Çünkü biz Amerikalılar da siyah ırka, benzer bir muamele uyguluyoruz memleketimizde". Gerçekten o zamanlar öyleydi.
Sayfa 192 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
En büyük ağabeyim askere alındı. Onu, Sarı Kışla denilen yere bütün aile birlikte götürdük. Gizli-açık herkes ağlıyordu. Ama en fenası babam ağlıyordu. Hem de gülerek. Felaketin boyutlarını o zaman anladım. Babamın gözünde ilk kez yaş görüyordum. Ve annem onun elini tutmuş, "Beyefendi diyordu. Yalnız bizim oğlumuz değil, bakın, bizim binlerce oğlumuz var burada". Ve yanıt veriyor babam: "Ben de ona ağlıyorum ya!"
Sayfa 192 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kral, "Cehennemi satın alıp" reform dönemini başlatıyor(!)
1958'de, bir röportaj için Suudi Arabistan'a gitmiştim. Orada da o sıra bir telefon sorunu vardı. Mutavvalar denilen hocalar takımı, telefon denilen âleti kabul etmek istemiyorlar "bid'at" diyorlardı. Ne yaptı o zamanki kral biliyor musunuz? Yedi-sekiz mutavvayı telefonların başına oturttu. Yedi sekiz hocanın eline de başka telefonlar verdi. Hafızlar telefonda Kur'an okudular. Hocalar da dinlediler ve Kral sordu: "Telefon bir yanlışlık yaptın mı? Kur'anı bozuldu mu? Değiştirdi mi"? Hayır, hiç biri olmamıştı. Öyleyse dedi, izin verin, biz bu âleti kullanalım.
Sayfa 188 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
En büyük bilgin, sırasında bir cahilden bile yararlanacağını bilen alçak gönüllü ve erdemli olan kişidir.
Sayfa 182 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
Cennetin mimarı ilim ve marifet; cehennemin mimarı vehim ve cehalettir.
Sayfa 182 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
Selimiye sadece kulun Allah huzuruna vardığı görkemli bir ibadet evi değil, adeta soyut, gizemli yüce bir varlıktır, bir Pederşahtır. Ve görevi sadece dini bir görev değildir. Bunu Edirne'nin ünlü arabacısı Mustafa ağa ne güzel anlatmıştı: Balkan bozgunundan evvel tanıdığı bir Bulgar, bir gün ona demiş ki: "Yetmiş bin askerden bizden bir asker de kalsa bir gün Edirne'yi sizden alacağız"! Sonra eklemiş. "Alacağız, lakin biz Edirne'de barınamayız. Çünkü biz Selimiye'den korkuyoruz. Değil mi ki Edirne'de Selimiye var biz orada eziliriz, oturamayız". Ve Bulgar işgâlinde Edirne'den kaçan Yusufçuk kuşlarının Türklerle birlikte, o serhat şehrine geri dönüşünü anlattı tatlı tatlı.
Sayfa 178 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
152 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.