Kırlangıç başını kaldırıp yukarı baktı bir de ne görsün mutlu prensin gözü yaşlarla doluydu, altın yanaklarından yaşlar süzülüyordu, yüzü ay ışığında o kadar güzeldi ki Kırlangıçın içi acımayla doldu;
"Kimsin sen?" dedi.
"B-ben m-mutlu prensim."
"O zaman neden ağlıyorsun?" diye sordu kırlangıç. "Sırılsıklam ettin beni."
"B-ben canlıyken ve yüreğim imsan yüreğiyken" diye cevap verdi heykel, "Gözyaşlarının ne işe yaradığını bilmezdim. Çünkü üzüntünün girmesine izin verilmeyen kaygısızlık sarayında yaşardım. Gündüzleri arkadaşlarımla bahçede oyun oynardım, akşamsa büyük salonda dansın başını çekerdim. Bahçenin etrafında çok gösterişli bir duvar vardı fakat hiçbir zaman o duvarın gerisinde ne olduğunu merak etmedim. Çevremdeki her şey o kadar güzeldi ki saraydakiler Mutlu Prens derlerdi bana, gerçekten de çok mutluydum. Eğer zevk içinde yaşamak mutluluksa. Öyle yaşadım ve öyle öldüm. Sonra da ben öldükten sonra heykelimi buraya böyle yükseğe diktiler. Şehrimin bütün çirkinliğini, şehrimdeki bütün yoksulları görebileyim diye ve kalbim kurşundan da olsa ağlamamak elimden gelmiyor."