"Savaşta ..." diye karşılık verdi dokumacı, "Güçlüler güçsüzleri köle yapar.Yaşayabilmek için çalışmak zorundayız , ama bize öyle düşüp ücret ödüyorlar ki ölüyoruz. Bütün gün onlar için çalışıyoruz , onlarsa kasalarını altında dolduruyorlar;oysa bizim çocuklarımız zamanından önce solup gidiyorlar , sevdiklerimizin yüzleri sertleşip çirkinleşiyor . Üzümleri biz ekiyoruz , şarabı başkası içiyor . Darıyı biz ekiyoruz , ama bomboş olan bizim soframız. Kimsenin göremediği zincirlerle bağlıyız ; herkes bize özgür dese de bizler birer köleyiz."
Bunu duyan infanta kaşlarını çattı, o narin gül yaprağı dudaklarını sevimli bir hoşnutsuzlukla kıvırdı. " Bundan sonra benimle oynamaya gelenlerin kalbi olmasın. " diyerek bahçeye kaçtı.
Neden sonra gülmeleri geçince üzüldüler , çünkü yoksulluklarını hatırladılar.Bir, ötekine ; " Ne diye neşelendik ,dünyanın bizim gibiler için değil de zenginlere mahsus olduğunu gördüğümüz halde ?.. Keşke ormanda soğuktan ölseydik veya vahşi bir hayvan üzerimize atlayıp bizi parçalasaydı !" dedi .
Arkadaşı ; "Doğru." diye karşılık verdi. "Bazılarına fazla verilmiş,bazılarına da az . Haksızlık dünyayı parsellemiş , kederden başka hiçbir şey eşit dağıtılmamış ."
Kumrular, birbirlerine; "yeryüzü evleniyor, bu da onun gelinliği."diye fısıldıyorlardı. O küçük, pembe ayakları soğuktan donmuştu; buna rağmen onlar, duruma romantik açıdan bakmayı kendilerine görev sayıyorlardı.
Sayfa 147 - Metropol Yayınevi - Yıldız çocuğu.Kitabı okudu