Fakat, Magosa sürgününün eserleri için "tab olunmamak" demek "neşr olunmamak" demek değildi. Onun ileride yazacağı Celaleddin-i Harzemşah'ı gibi, şimdi yazdığı Tahrib-i Harabat'ı da basılmadıkları zaman bile basılmış kadar neşredileceklerdi.
Kurbağalıdere'deki köşkünde Kemal'den edebiyat okuyan adam padişah namzedi Murad'dı. Şehzadenin ihtilalciden bir şey okuması ne demektir, malum: Kemal onu meşrutiyet padişahı olarak yetiştiriyordu.
Bir defa İngiltere'de III. Napolyon gibi bir reisi cumhurluktan azma bir imparator yoktu; sonra da Londra'da mebusların dili vardı; ve Londra polisinin önünden geçerek aynı günde aynı yere hem Osmanlı padişahı giriyordu, hem Osmanlı ihtilalcileri... Kristal Palas'ta Abdülaziz'in "Bunlar kim?" diye hariciye nazırı Fuad Paşa'ya sorduğu iç fesli adam üç ihtilalciydi: Agah Efendi, Suavi, Kemal.... Ve Türk padişahının ağırlandığı Londra'da üç Türk ihtilalcisinin elleri, ayakları o kadar serbestti ki Biritish Museum'da kitap karıştırmaya gidiyorlardı.