Kitap her ne kadar bir aşk üçgeninden söz ediyor gibi görünse de temelde yeni bir insan tipinden, daha çok da düşünme biçimlerinden söz ediyor. Yazar bir yandan öyküsünü sürdürürken okura ama “basiretli okura” da sataşmadan duramıyor. Kitabın bu bölümlerini sevdim çünkü yazarın, öyküsünü bir anlığına bırakıp, okuru ile konuşmaya başlamasından hoşlandım. Ama bence kitabın en önemli yanı yazarın sözünü ettiği bu yeni insan tipinin kendini geliştirip, değiştirirken aynı zamanda yakın çevresine de fayda sağlamayı hedefleyen bir tip olması ki bence bu bir toplumun değişmesi için çok önemli bir adım. Bu, bir karıncanın yangına bir damla su götürmesi gibi görünse de aslında bunu büyüyen halkalar gibi düşünmek daha doğru. Kitabın kahramanlarından biri olan Vera Pavlovna’yı ele alalım; özgürlüğünü kazanmasının ardından yan gelip yatabilecek bu kadın bambaşka bir şey yapıyor, terzilik mesleğini bireysel terzilikten çıkarıp bir atölye kuruyor ve pek çok genç kadının hayatlarının değişmesini sağlıyor. Belki böyle büyük hamleler yapmamız zor ama ben her insanın mutlaka yapabileceği bir şeyler olduğuna inananlardanım. Şu sürekli şikayet ettiğimiz hayatın bir ucundan tutmanın hem kendimiz için hem de başkaları için daha onurlu bir yaşam olduğuna da öyle… Her ne ise bu güzel kitabı okumanızı öneririm, en azından mahkum edilen yazarın o zındanda kendisini kahretmek yerine bu kitabı yazarak hala bir şeyler yapabileceğine inanmasının hatrına bile okunmaya değer çünkü