Nazi İmparatorluğu 3. Cilt kitaplarını, Nazi İmparatorluğu 3. Cilt sözleri ve alıntılarını, Nazi İmparatorluğu 3. Cilt yazarlarını, Nazi İmparatorluğu 3. Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnadı ve budalalığı yüzünden bu büyük faciaya sebep olan Nazi Komutan, Doğu Prusya'daki sıcak karargahında, Stalingrad'daki generalerine nasıl ve ne zaman öleceklerini bilmedikleri için ağzına geleni söylüyordu.
Artık Adolf Hitler Almanya'nın yalnız lideri değil, Tek Kanunu da olmuştu. Ne Ortacağlarda, ne de eski barbar kabileler arasında, herhangi bir Alman; adına dayanarak, kanunla ya da fiilen, elinde bu kadar mutlak bir kuvvet toplayamamıştı.
Führer, St. Petersburg'u ( Leningrad'ı) dünya yüzünden silmeye karar vermiştir. Sovyet Rusya ortadan silindikten sonra artık bu şehre lüzum kalmayacaktır...
Herhalde İsveç Kralı On İkinci Şarl ile Napolyon Bonapart'ı aklından uzaklaştırmış olacak ki, bunların kendisinkilere hiç de benzemeyen birçok şerefli zaferlerden sonra Rusya'nın uçsuz bucaksız steplerinde nasıl felakete uğradıklarını da unuttu.
7 Eylül Cumartesi günü akşama doğru, Almanların Londra'ya karşı ilk kitle halinde bombardıman akınlarını yaptılar. Hücuma 625 bombardıman uçağı ile bu uçakları koruyan 648 avcı uçağı katılmıştı. Bu hava hücumu o güne kadar herhangi bir şehir üzerine yapılmış olan hava hücumlarının en korkuncuydu. Varşova ve Rotterdam bombardımanları bunun yanında pire ısırması gibi kalıyordu.
Stauffenberg Ordu Komutanlarına bir teleks gönderdi. Radyoda söylenilenin yalan olduğunu, Hitler'in öldürüldüğünü bildirdi. Ama açılan bu deliği kapatmaları hemen hemen imkansızdı. S.S. ve Nazi Parti Liderlerini tutuklamaya başlayan Prag ve Viyana 'Askeri Komutanları aldıkları tedbirlerden hemen vazgeçtiler. Bundan sonra Keitel saat
...İçlerinden biri Nazi rejimine karşı girişilmiş olan başka bir isyanı, yani 30 Haziran 1934'deki Roehm "komplosunu," hatırladı. Bu konu ortaya atılır atılmaz Hitler -o sırada şarlatan Doktor Theodor Morell'in verdiği renk renk hapları yutuyordu- birden köpürdü. Görenlerin anlattıklarına göre, ağzı köpürerek sandalyasından fırladı, bağırıp çağırmaya başladı. Roehm'in yaptıklarının bugünkü hainlerin yaptıklarının yanında hiç kaldığını haykırarak söyledi. Köklerini kazıyacaktı. Mahvedecekti onları. Ocaklarını söndürecekti. "Karılarını ve çocuklarını da toplama kamplarına atacağım," dedi. "Hiç merhamet etmeyeceğim." Gerçekten de bu konuda da buna benzer konularda olduğu gibi, dediğini yapacaktı.
İşler Türkiye'ye kadar uzandı. Abwehr'in tasfiyesi ve görevlerinin Himmler'e devredilmesiyle sona erdi. Kiep'in Nazi düşmanı arkadaşları arasında bir de Erich Vermehren ile çok güzel karısı Kontes Elisabeth von Plettenberg vardı. Rejime düşman olanlardan birçoğu gibi onlar da Abwehr'e girmişler, ajan olarak İstanbul'a gönderilmişlerdi. Her ikisi de Kiep davasında sorguya çekilmek üzere Gestapo tarafından Berlin'e çağırıldılar. Başlarına geleceği bildikleri için Almanya'ya dönmediler.
Mussolini'nin düşmesi ve İtalya'da Badoglio hükümetinin kayıtsız şartsız teslim olması, Hitler ile generallerinin ilk buhranlı haftalarda korktukları gibi, Almanya'nın güney sınırlarını Müttefik hücumlarına açabilir ve kuzey İtalya'dan Balkanlara giden zayıf yolu da açarak, güney Rusya'da bir ölüm-kalım savaşı vermekte olan Alman Ordularının gerilerini tehlikeye düşürebilirdi. Duce'nin hiç sesini çıkarmadan Roma'da iktidarı bırakıvennesi Führer'in, gerek ülke içindeki gerekse dışındaki prestiji için
bUyUk bir darbe olmuş, bu yüzden Mihver hapı yutmuştu. Ama blltlln bunlara rağmen, Hitler gözUpek bir darbeyle Mussolini'yi -hiç olmazsa dünyanın gözünde- yeniden meydana çıkarmış, yerine oturtmuştu. İtalyanların Balkanlar'da, Yunanistan'da, Yugoslavya ve Arnavutluk'ta işgal ettikleri yerler herhangi bir Müttefik taaruzuna karşı emniyet aluna alınmıştı; OKW yazın sonlarına doğru; Müttefikler'in buralara herhangi bir gün çıkarma yapacağını sanmıştı. Bu ülkelerde bulunan birçok İtalyan tilmenleri çevrilmiş, hiç ses çıkarmadan teslim olan İtalyan erleri esir olmuştu. Hitler, başlangıçta yaptığı gibi, Kesselring'in kuvvetlerini Kuzey İtalya'ya çekeceği yerde, bu kuvvetlerin Roma'nın güneyinde İngiliz-Amerikan-Fransız askerlerinin ilerleyişlerini kolayca durdurduğunu görünce bundan vazgeçmişti. Alman askerlerinin gösterdikleri cesaret, beceriklilik ve atılganlık Hitler'in güneydeki işlerini epey yola sokmuştu.
Hitler, Ruslara karşı son büyük taarruzuna 15 Temmuz 1943'de girişti. Alman Ordusunun en seçkin askerlerini -yeni ağır Kaplan tanklarıyla teçhiz edilmiş en azından on yedi panzer tümeniyle 500.000 kişiyi- Kursk'un batısındaki büyük Rus çıkıntısına karşı saldırttı. "Kale Harekatı" adını verdiği bu harekatta Rus Ordularının en seçkin askerlerden oluşmuş bir milyotıluk ordusunu -bunlar kışın Almanları Stalingrad'tan ve Don'dan atan askerlerdi- hem tuzağa düşüreceğini, hem de bu kuvvetleri Don'a kadar ve belki de Volga'ya kadar püskürteceğini ve Moskova'yı güney doğudan saracağını umuyordu. Kesin bir yenilgiyle sonuçlandı bu harekat. Ruslar bu taruzu aslında bekliyorlardı. Hazırdılar. 22 Temmuz'da tanklarının yansını kaybeden panzerler zınk diye durdu ve sonra gerilemeye başladı. Ruslar kendi kuvvetlerinden o kadar emindiler ki, bu taruzun sonucu alınmadan, onlar da Kursk'un kuzeyinde Orel'de Alman çıkıntısına karşı Temmuzun ortalarında yeni bir taarruza geçtiler ve cepheyi yardılar. Rusların savaşta giriştikleri ilk yaz taarruzu oldu bu. Bundan sonra da Kızıl Ordu savaşın sonuna kadar inisiyatifi elinden bırakmadı. 1941 Aralık ayında Moskova'ya doğru Almanların giriştikleri taarruzda dayanak noktası olan Orel'i 4 Ağustos'ta aldılar.
1943 yılının sonuna doğru, güneydeki Sovyet Orduları, Hitler'in 1941 yılında Rusya'nın içerlerine dalarak ilk zaferlerini kazandığı savaş alanlarını geçtiler, Polonya ve Romanya sınırlarına gelip dayandılar. Hitler'in başına gelenler bununla da bitmedi. O yıl işleri tersine döndüren iki yenilgiye daha uğradı: Atlantik savaşını kaybetti ve Almanya'ya gece gündüz yapılmakta olan büyük hava akınları gittikçe arttı. Yukarıda gördüğümüz gibi, Alman denizaltıları 1942'de 6.250.000 ton tutarında Müttefik gemisi batırmıştı. Bu gemilerin çoğu İngiltere'ye ve Akdeniz'e gidiyordu. Bau gemi tezgahları bu kaybı kolay kolay karşılayacak durumda değillerdi. Ama 1943 başlarında denizaltılarla başa çıkmaya başladılar. Uzun menzilli uçaklarda ve uçak gemilerinde yeni bir teknik uyguluyorlardı. Su üstü gemilerine radar koymuşlardı. Düşman denizaltılarının geldiğini daha görünmeden anlayabiliyorlardı. Yeni Donanma Komutanı ve büyük denizaltıcı Doenitz birçok denizaltılarının Müttefik konvoylarına daha yaklaşmadan pusuya düşürülerek tahrip edilmelerini bir sabotaj hareketi sonucu sandı. Ama büyük kayıplara sabotajın değil radarın sebep olduğunu hemen öğrendi. Şubat, mart ve nisan aylarında kayıpları elliye yükseldi; yalnız Mayıs ayında otuz yedi Alman denizaltısı batırıldı. Alman Donanması bu kayıplara daha fazla dayanamadı.