Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ne İdik Ne Olduk

Samiha Ayverdi

Ne İdik Ne Olduk Gönderileri

Ne İdik Ne Olduk kitaplarını, Ne İdik Ne Olduk sözleri ve alıntılarını, Ne İdik Ne Olduk yazarlarını, Ne İdik Ne Olduk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Avrupa'nın, Amerika'nın refah, lüks ve tekniğinin bizden emerek çekip kendisine mâletmiş olduğu Türk evlâtlarının yolunu bundan böyle kim kesebilir? Kim onları, kendi vatanlarının taşından toprağından koparılmaz cihan pehlivanları hâline getirebilir? El cevap: Güçlü bir millî-mânevî maarif.
Sayfa 220Kitabı okudu
Ammâ, fikir mahsullerini bile ticaret ve menfaat vâsıtası hâline getiren kafa düzelmedikçe, okuyucunun yerinde saymasına nasıl şaşılır?
Sayfa 218Kitabı okudu
Reklam
"Güneş Dil Teorisi" âdeta dilde bir ıslahat fermânı idi. Ammâ nasıl ki Tanzîmât'ın Islâhat Fermânı bir işe yaramamışsa, bu ümit bağlanan hareket de netîcesiz kalacaktı. Zîra dil bir içtimâî vâkıa olduğuna göre, onu meydana getiren milletin, kollektif temâyül, irâde ve zaman tezgâhında dili ilmî-şifâhî bir inbikten geçirerek işlemesi lazımdı. Bunun için de, evvel emirde dili, çift bozan tâifesinin elinde arpalık hâline gelmiş bulunmasından kurtarmak lâzımdı. Tâ ki esâret çilesinden çekip almakla, hür ve âzat olabilsindi.
Sayfa 215Kitabı okudu
Şu Tanzîmat kapısının tokmağını çeviren el, ne elmiş ki, daha aralığından başlarını çıkaranlar, Türklükten de müslümanlıktan da çıkmakta tereddüt etmez olmuşlar.
Sayfa 211Kitabı okudu
Şu sonsuzluk âleminin, mükevvenat denen ve başı nihâyeti olmayan fezânın bir köşeciğindeki dünya ve o toz zerresi kadar küçük dünya küresinin bir köşeciğindeki insan, ölçüye endâzeye, tartıya terâziye gelmeyen varlık âleminin içinde bir hiç olduğunu düşünebilse ne kadar büyüyecek.
Sayfa 193Kitabı okudu
Bütün medenî ülkelerde, olduğu gibi muhafaza edilen bir şehir merkezi vardır. Floransa, Venedik, Roma, Paris, Londra artan binâ ihtiyacını karşılayacak veni mahallelere lüzum gördükçe şehir dışına doğru genişleyip büyürken, şehir merkezinin bir çivisine dahi el sürdürmemiştir. Halbuki gerek coğrafya ve tabiat, gerek mîmârî bakımlarından yeryüzünün tek şehri olan İstanbul, gāfil ve gaddar bir kayıtsızlık ile, plansız ve keyfi kararların ihanetine uğratılmıştır.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Şu dikkate değer ki, askeri ve siyasî gücümüzün ihtişam ve kudretini kaybedip, memleket sınırlarının daraldığı, mâli ve iktisadi buhranların ise alıp yürüdüğü devirlerde bile, sayısız müşküllerle güreşen devlet ve başının derdine düşmüş millet, her şeye rağmen, îmar ve ihyâ anlayışını uzun zaman kaybetmedi. An'aneleşmiş yapıcılık hüviyeti ile gün görmüşlüğünün asâlet ve heyecanı birleşerek, varlık ve dirlik asırlarının âbideler kervanına yeni bir şeyler ilave etmekte devam etti.
Sayfa 185Kitabı okudu
Eski devirlerde, her ev, aşağı yukarı bir akademi havası taşırdı. Kiminde saz-söz, iyş ü nüş, kiminde şiir ve edebiyat, kiminde ise el sanatları ve çeşitli kollarda zirveleşmiş ustaların birbirinden baskın hünerleri münâkaşa edilir, kalemtıraşçılıkta, divitçilikte, maktācılıkta, ebrüculukta, kâğıtçılıkta mesafe almış sanatkârlar, dilden dile övülür, yahut da acı tenkitlere uğrardı. Türklerde bütün İslâm âlemine parmak ısırtan hat sanatı ve hattatlara gelince, onlar, her ağıza alınacak, destursuz konuşulacak kimseler değildi.
Sayfa 172Kitabı okudu
Kendi arabası olduğu halde, keyif için, eğlence için araba çalan, lâstik patlatan, cam çerçeve kıran, ev ve işyeri kundaklayan, hattâ arkadaş bıçaklayan ve uyuşturucu zehirlerde teselli arayan zengin evlatları, milli-mânevî nafakadan ne ölçüde fakir olmalılar ki zevki, hayırda değil, şerde arar oluyorlar... Bir sanat meyli, bir hamâset ve kahramanlık heyecanı, bir mâneviyat zevki tattırılmamış olduğu içindir ki, bu tatminsizliklerinin açtığı boşluğu, işte bütün o sefil ve süflis zevklerde arıyorlar.
Sayfa 164Kitabı okudu
Oldu olası Türk dindardı. Fakat mutaassıp değildi. Amma şimdi, "ilerici" geçinen iktidarların ayak altına aldıkları Türk'ün târihî ve milli îman hazînesini geri almayı bir îman borcu bilmiş yarı câhil kütleler, onu, İslâm'ın rûhuna yabancı, Kur'ân ahlâkından uzak ve taassupla sulandırılmış katı ve kısır şekillerde arar olmaya başlamışlardır bile. İşte "ilerici"ye diş bileyen bu "gerici" bu öfkeli ve düşüncesiz gözü dönmüş adamın da arkasında, "ilerici" nin iplerini idare eden aynı düşmanın politik canbazlığı vardır. Ne yazık ki bu îman mantığından mahrum kütleler, dinsizlik ifrâtını, dindarlık tefirîti ile körükleyenin, kendine menfaat payı çıkaran düşmandan geldiğinden habersizdir.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Bir millet, târihi, medeniyeti, dîni, irfanı, an'anesi ile bir bütün olduğuna göre, bu kaleden taş düşürmek demek, o kalenin burcunu, bârûsunu ören diğer taşların da gevşeyip birer birer yerlerinden oynaması ve âkibet koca kalenin yıkılması demektir. Ayaklar altına alınan cuma, medeniyet ordusunun asla tek neferi değildir. Bir kere çözülmeye imkân verilmeye görsün... arkasından dil gider, târih gider, örf gider ve bir milleti millet yapan binlerce yıllık o medeniyet ordusunun bütünü gider.
Sayfa 157Kitabı okudu
Başlarına vurmuş bir iktidar hırsı ve büyüklük duygusu, gerçeklerle aralarına girmişti. Böylece de içine gömüldükleri benlik sisi onları hakikatle yüzyüze gelmeye bırakmıyordu. Hatta güneşi çamurla sıvadıkları vehmine öylesine inanmış idiler ki, dört elle sarıldıkları bu günahlarını marifet sayacak bir dalâletin âzat kabul etmez kulu kölesi olmuş bulunuyorlardı.
Sayfa 153Kitabı okudu
Kendini de, vatanını da, vatandaşını da tanımayan iktidar sarhoşları, giriştikleri tarih, dil, din ve topyekûn hikmet ve irfan kıyımının hem mes'ûlü, hem de Türk'ün haysiyet ve gurûruna yakışmayan kıymetler buhrânının, dolayısıyla da ahlâk sefâletinin mes'ûlü idiler. Farkında olsalar da, olmasalar da bu buydu.
Sayfa 152Kitabı okudu
Ne ki, târihi yazan el, toprağı, ırzı, nâmūsu, îmânı ve istiklâli uğruna açılan cihatlarla, zümre ve şahıs menfaatlerinin, kinlerin ve türlü hayvânî ihtirasların birikmiş olduğu bir tortuyu karıştırırken "Ben, ben..." demekten kurtulamamış insan oğlunun, iktidar hırsı buyruk ve saltanat şehveti uğruna göze aldığı vahşet ve gaddarlıklarını, o ırz ve îman uğruna girişilmiş ulvi cihatlardan ayırabilecek mi?
Geriye doğru sür'atle ne mesafe almışız ... Amma duyan, düşünen ve çare arayan da kim?
950 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.