Bir hadis-i şerifte şükür ve sabır ehli şöyle tavsif edilmiştir:
Her kim dini hususlarda kendinden üstün olana bakıp ona uyar ve dünyevi konularda ise kendinden aşağı olana bakıp, Allah’ın verdiği nimetlere hamd ederse, işte böyle olan kimseyi Allah, şükredici ve sabredici olarak yazar. Dini hususlarda kendinden aşağıda olana bakan, dünyevi konularda ise kendinden üstün olana bakıp elde edemediklerine üzülen kimseyi de Allah şükredici ve sabredecek olarak yazmaz.
Gerçekten insan, öfkelendiği, bir sıkıntıya düştüğü ve güçlüklerle karşılaştığı zaman, muhataplarına çok kolaylıkla beddua edebilmektedir. Halbuki böyle zor ve sıkıntılı durumlardan sabır ve metanetle kurtulmaya çalışmak gerekir. Aceleci yapısı ile insan, böyle durumlarda ümitsiz ve kötümser bir halet-i ruhiye içinde, bazen de teessürünün çokluğundan:
“Allah’ım, canımı al da, beni bu sıkıntıdan kurtar!” gibi sözlerle kendisi için beddua eder ki, bunlar asla doğru değildir.