Kant yaşamın bize "sosyalleşemez bir sosyalleşebilirlik" yükünü miras bıraktığını ve barışa kavuşmuş bir siyasal düzeni "ödev" olarak verdiğini gösterir.
L'Homme neuronal'ı yazarken Spinoza'nın Etika'sının ve düşüncesinin bütün netlik ve kesinliğini keşfettim. "İnsanların eylemlerini ve arzularını, bunlar sanki çizgiler, yüzeyler ve cisimlermiş gibi inceleyeceğim," diyor Spinoza. İnsan yaşamını her türlü ereksel dünya tasarımından ve insanmerkezcilikten arınık, düş gücünden ve -Spinoza'nın "cehaletin sığınağı" dediği- dinsel bağnazlıktan korunuk olarak yeniden kurmaya girişmekten daha coşku verici bir proje olabilir mi? Spinoza'yı okumam, Sokrates-öncesi düşünürleri, özellikle her zaman çok bağlı olduğum antikçağ atomcularından De- mokritos'u okumaktan kazandıklarımı tamamlayıp zenginleştirdi.
Bedenin diğer yerlerinde olmasına karşın, beyin korteksinde duyu siniri terminali yoktur. Başımız ağrıdığında, ağrı duyan nöronlar değil beyni saran koruyucu kılıftır (meninge). Beyne bir neşter sokulabilir, kabuktan bir parça alınabilir, ama denek acı duymaz. Zaten beyin ameliyatlarının çoğu da hasta uyanık durumdayken yapılır. Beyin kabuğunun, konuşma yeteneği gibi temel fonksiyonlarının hasar görmesinden sakınmak için, operatör hastasıyla diyalog halinde çalışır; ameliyat devam ederken ne hissettiğini sorar, bir şeyler söylemesini, bir şeyler düşünmesini ister. Bilinç beynimizde oluşup gelişir, fakat beynimizle ilgili hiçbir bilinçli algımız yoktur.
"Bir şeyin iyi olduğuna hükmetmemizin tek nedeni, ona doğru çaba göstermemiz, onu istememiz, arzulamamız, peşinden koşmamızdır", her türlü amaçsallığın dışında...