Neydi bu din? Selva'nın gözünde, insanların simalarında, ırk özellikleri gibi apaçık görünmeyen, kendi yüreğine de tam sinememiş bir aidiyet duygusu, bir seremoniler yelpazesiydi. Camilerde, kiliselerde, sinagoglarda sürdürülen ibadet ve dua fasılları... Oralara girilip huşu içinde Tanrı 'ya yakarılırken, onunla bütünleşirken, din ne hoş bir şeydi.
Ayşe Kulin
~KENDİMCE~
İnsanın anlam arayışını karşılayan, hayat ve ölüm gibi bilinmezleri açıklayan din; binlerce yıldır hem mutluluk kaynağı hem de acı. Din; insanları iyileştirmek, doğruya sevk etmek istese de, insan bunu yanlış anlar ya da anlamak istemezse dinin aracılığı mutluluk için değil acı için oluyor. Tabii bunda dinin bir suçu yok. Suç, dinle düzelmesi gereken ama dinle kendini daha da bozan insanın. Bu bozuluşun, ne yazık ki dine de olumsuz etkisi kaçınılmaz.
Dinî kâbus görmemek için insanların önce dinle gelen düzenlemeleri ön plana almaktan ziyade; doğuştan gelen ve dinin ön plana çıkarmaya çalıştığı iyi, doğru hasletleri önemsemesi gerekiyor.
"Gezip tozmak için kendi dininden birini bulamadın mi sen koca İstanbul 'da.? demişti,Dogu'dan gelmiş bir genç,"Bizim oralarda olsa çoktan vurmustuk seni.""İptidalliginizle bir de iftihar mi ediyorsunuz?"diye sormuştu Selva."Kolaylıkla adam öldü rebiliyorsaniz nerede kaldı sizin Müslümanlığınız."