Er-Riaye

Nefs Muhasebesinin Temelleri

Haris El Muhasibi

Sayfa Sayısına Göre Nefs Muhasebesinin Temelleri Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Nefs Muhasebesinin Temelleri sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Nefs Muhasebesinin Temelleri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zaten o, kulun Mahbûb'da fenâsından bahsetmediği için, Mahbûb'un sıfatlarına bürünmek hakkında da bir şey söylenemez. Dolayısıyla onun tasavvuf anlayışında “Nefy (kendinden külliyen fânî olma), isbat (kendini bulma) ve beşerî sıfatlardan arınıp ilâhî sıfatlarla muttasıf olma" söz konusu edilmemektedir.
Sayfa 79 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Ona göre bilgi bağının iki ucunu, ayân-ı zahir (tabiat)" ve "haber-i kahir (naslar)" ile, akıl oluşturur. Bunlardan asıl olanı, "idrak eden, duyan zihnimiz" değil; tecrübî bilginin kaynağı olan "a'yân-ı zâhir” ile “nasslar"dır. Bu iki fenomen, temeldir; akıl ise, bunların bir parçasıdır. Çünkü, söz konusu bu iki realite, aklın istidlâline konu olan istidlâlin illetidirler. Akıl her ne kadar, delillendirme ve birtakım mantıkî tahlil ve terkiblerde bulunabiliyorsa da, üzerinde istidlâl edebilecek “bilinen” bulunmadıkça, var olması muhâldir.. Binâenaleyh, akıl prensipleri olmadan da istidlâlin yapılması, yani tabiat ve nasslardan bilgi üretilmesi söz konusu edilemez.
Sayfa 85 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bununla beraber, insan, “bilen” olarak kaldığı zaman değişir. Çünkü insan bilgi sahibi olmakla başka bir duruma girmiştir. Muhasibî'ye göre bu değişiklik şöyle olmaktadır: Fenomenleri birbirinden ayırıp onları iyi tanıyarak isimlerini kavrayan bir zihin, bir bilinç, şu hâlde bilgisini sağlamlaştırmış, bizzat görerek, duyarak ve hissederek kesin bir bilgiye ulaşmıştır. Böyle kesin bir tecrübî bilgiye ulaşan insan, derûnî tecrübenin bilgisine de yol bulmuş olmaktadır. Çünkü Filozofumuza göre, dış dünyadan elde edilen intibalar hemen, kendilerini akla ileten kalbe giderler. O hâlde Muhâsibi'ye göre insan, cehâleti atıp bilgiye kavuşarak belli bir durum değişikliği içerisine girmiştir. Ve nihayet o, tecrübî bilgisinden hareketle istidlâlde bulunarak, Allah'ın, kendisinden başka ilâh olmayan bir varlık olduğu şuuruna vararak, bütün şeyleri de rabbinden işitmesi ve görmesi sebebiyle, O'nu tebcîl etmenin bilgisine ulaşmıştır.
Sayfa 85 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Filozofumuz, iki türlü akıl bulunduğunu söyler. Bunlardan birisi, ğarîza olan akıldır. Bu, asıl olandır. Diğeri de tecrübî akıldır ki, bir öncekine tâbidir. Onun ġarîza olarak tabir ettiği akıl, bizzat hakîkî manâsı ile, Allah’ın kullarından çoğuna verdiği bir sıfat, bir hâldir. Bunun varlığı ne görme, ne his, ne zevk ve ne de tatma ile bilinir; ancak Allah'ın bildirmesiyle bilinir. İşte bu akıl yoluyla faydalı ve zararlı olan şeyler bilinebilir. Garîza'nın devamlı fiil hâlinde bulunmasıyla tecrübî akıl meydana gelir. Ğarîza tarafından idrak edilen tecrübelerle aklın, akıl olduğu, yani garîza akıl olduğu akledilir. Çünkü tecrübî aklı meydana getirmek üzere garîzanın her aktivitesi (inkâr, kabul, bilme... gibi fıtratın özünden doğan aksiyonlar) birer fiili ifade eder. Öyleyse garîza olan akıl, fâal akıl olup bilgi üretmede aktif rol oynar. Ama kendisi bilgi değildir. ... Muhasibî'ye göre bizzat akıl, bilgi olmayıp bilgi kaynaklarından birisidir.
Sayfa 89 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
“Siz, aklı kazanmak için olanca gücünüzle çalışın; çünkü Allah'ın dostları düşünür, tefekkür eder (Aleme ve Allah'ın âlemdeki tedbirine) ibret alıcı bir gözle bakıp (bilinenden kalkarak bilinmeyeni) bulur”. Bunu yapabilmek için de ezberlenen lafzın, manâlarına inmek; onun, Allah'ın sevdiği veya sevmediği şeyleri gösterdiğini bilmek gerekir. Hatta (zâhiri) bilginin, Allah'ın neyi sevdiğini, neyi sevmediğine dâir derûnî manâlarını bilmekle iş bitmiş olmaz. Kul, zâhirin bilgisinden bâtın (mana)'ın bilgisine geçtikten sonra, ma'rifet olan bu bilgisi icabı, Allah'ın kendisine yüklediği görevleri yapmalı, yasaklarından da kaçmalıdır. Bu da kalbi, ilmin manalarını bilmeye yöneltme, sırları düzeltme, iradeyi doğruya yönlendirme, kalbi (zamiri) Allah’ın sevmediği şeylerden temizleme... kısacası nefs muhasebesi ile, nefsi terbiye etmekle mümkün olabilir. (Batınî bilginin kazanımı)
Sayfa 91 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Muhâsibî, yakînî (bâtınî) bilginin tamamiyle aklın ötesinde olduğu görüşüne katılmaz. Ona göre yakîn, yani derûnî tecrübenin bilgisi, “ne çok infakla, ne de çok konuşmakla elde edilebilir; bu bilgi, tamamen imanla, akılla, ma'rifetle ve kulun zâhir ve bâtına ait işlerindeki tedbirini güzelleştirmesiyle kazanılabilir." Buna göre akılla ma'rifet çatışmaz.
Sayfa 91 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
83 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.