Bir toplum, şahsiyetli tarihçilere sahipse, o toplum kalkınmış toplumdur; yok aynı toplum dalkavuk, menfaatperest, makamperest, korkak tarihçilerden tarih öğreniyorsa o toplum hem geridir, hem de geri kalmaya mahkumdur.
Toplumu harekete geçirmek istiyorsanız, ona tarihini öğretin! hele tarihleri kendilerine yanlış olarak öğretilmiş bir toplumu, gerçek tarihi kendisine öğreterek, ve daha önce öğretilmiş, hatta ezberletilmiş olan uyduruk, resmi tarihi yargılayarak yönlendirmek, o kadar kolay ve tabiidir ki, akıllı toplumların tarihçileri -bağımsız olduklarından- bu görevi ifa etmişler ve toplumlarına fevkalâde yardımcı olmuşlardır.
Ne var ki, bunu yaparken, biz de tarih uydurmamalıyız; iyisiyle kötüsüyle, tarihimiz ne ise o şekilde ele almalıyız. Aksi takdirde, ileride tarihi gerçekleri öğrenen nesiller, geçmiş bütün tarihleri hakkında şüpheye düşer, hatta inkâr bile ederler.
Şimdi öyle günlere kaldık ki, herkes İslam'ın ne olmadığını söylüyor. Kimse ne olduğunu söylemiyor. Diyorlar ki "şu, şu, şu Cihad değil". Peki Cihad nedir?" Onu karıştırma şimdi, o yasaktır" deniliyor Herkes İslam'ın ne olmadığını gösteriyor. Holdig sahiplerinden sokaktaki çöpçüye kadar. Herkes, "Efendim, Müslümanlık bu değildir." diyor. Tamam ama hangi Müslümanlık? O zaman da "canım orayı karıştırmayın, ona ihtiyacımız yok" deniliyor.