Nietzsche ile, Nietzsche Ağladığında kitabı ile tanışmıştım ve bunu takip eden on yılda hiçbir kitabını okumadığım halde kendisine aşırı sempati duydum. Bu muhabbetin üzerine nihayet eserlerini okumaya başladığımda ise en düz söylemle şok yaşadım. Bu adam deli, fazla İncil'e maruz kalmış kendini peygamber sanıyor, narsist, herhalde ironi yapıyor ciddi olamaz dedim.
Nietzsche Ağladığında'yı okuduğumda uzun uzun onunla muhabbet etmeyi arzulamıştım. Kafası böyle içmeden güzel bir arkadaşa asla hayır diyemezdim. Eserlerindeki marjinal dile rağmen onunla arkadaş olmayı seçtim, artık sözleri deli saçması değildi ironik bir yaklaşımı vardı ve ben onu anlıyordum tabii bu anlayış sadece bir sezişten ibaretti. İki kitaptan sonra sezgilerimi kendime saklayıp hakkında bilgi sahibi olup okumaya devam etmenin daha verimli olacağını düşündüm ve kilit fikirler kitabını okudum. Şimdi Nietzsche'yi okuma yoluma yeni tanışan ve her sözüyle arkadaşını daha çok tanıma gayreti sarf eden bir acemi gibi değil, eski bir dostun keyifli muhabbeti gibi devam edebilirim.
-spoiler içerebilir-
Kitap'tan öğrendiğim üç şey ekstra dikkatimi çekti:
1. Tanrı öldü sözüyle tanınan Nietzsche'nin bütün öfkesinin hristiyanlığa olması ve İslam'dan ve Yahudilikten sempatiyle bahsetmesi.
2. Daha o günden yeni yeni yeşermekte olan moderniteye sövgüler dizmesi.
3. Kadınlara sövgüler dizmesi. -Kitaplarından kadınlara pek sempati duymadığını anlamıştım ama bu kadarı da üzdü.