Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nietzsche ve Varlık

William Plank

Sayfa Sayısına Göre Nietzsche ve Varlık Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Nietzsche ve Varlık sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Nietzsche ve Varlık kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nietzsche'nin yazdıklarından benim gördüğüm kadarıyla çıkan sonuçlar şunlardır. Evrende sadece tek bir parçacık var olsaydı, bu durum olabilecek tek gerçek kaos olurdu. Evrende iki parçacığın varlığı ise zorunlu ola- rak "İlişki" denen durumu ortaya çıkaracaktır. İlişki'den de Güç ve Değer doğar. Güç ve Değer eşanlamlıdırlar. Bu Değer'den de tek ve gerçek olan Ahlak doğar. Dinler, ideolojiler ve değişik milliyetçilikler kendi çarpık niyetleri ile bu Ahlak'ı bozarlar ve böylece de İlişki'nin, erdemin ve bizzat da evrenin yapısının bozulmasına yol açarlar, ki bu da Nihilizmin ortaya çıkmasını mümkün kılar, hatta bizzat buna yol açar. Güç ve Değer'in eşitliği durumunun, akıl ve beden, ruh ve madde, biyoloji ve etik, ahlak ve termodinamik sorunlarının çözü münü kendi bünyesinde barındırdığı görülecektir.
Sayfa 20
Dünyada olup biten her şey, hiçbir şeyin önceden belirli olmadığı ve sadece ama sadece kuralları nesnel anlayışa açık olan dev bir oyuna benzer. Oyunun kendisi ne kurallar ne de oyunun gidişatını belirleyen şans eseri ortaya çıkanlar ile aynı şey değildir. Oyun, ne biri ne de öbürüdür çünkü oyun her ikisi birdendir. Biz oyuna ne kadar değişik sorular yöneltirsek yöneltelim, oyun her zaman bu sorular kadar değişik boyuta sahip olacaktır. Eigen, 1981
Sayfa 27 - PdfKitabı okudu
Reklam
Nietzsche, Spinoza'yı akılcılığa ontolojik bir konum verdiği, ilahi bir özün mantık mekanizmasını kullanarak evreni yarattığını ileri sürdüğü için eleştirmişti. Moles, bu noktada Nietzsche'nin Spinoza'ya adil davranmadığını düşünür. Nietzsche güçlerin etkin olduğu bir evrende akılcılığın ve mantığın sıradışı bir durum olduğunda ısrar eder. Fakat, bu noktada Spinoza'ya karşı çıkmasına karşın, kendi gereklilik kavramının içinde de bir mantıksal unsur bulunmaktadır. Nietzsche'nin iddiasına göre, herhangi bir noktadaki güçler öylesine bir konfigürasyon içine girerler ki, bu derhal yeni bir konfigürasyon yaratılmasına neden olur; ayrıca, güç istencinin doğası hatırlanacak olursa, bu yeni konfigürasyon o anda olası olan yani otaya çıkabilecek tek konfigürasyondur. Özellikle de Nietzsche'nin bütün olayların gerekli olduğu genellemesi hatırlandığında buradaki olasılıkta mantıksal bir durum olduğu görülmektedir (Moles, 217).
Sayfa 48 - PdfKitabı okudu
Kozmik Denge ve Büyük Patlama Tüm enerji kaynakları tükenmedikçe Güneş sistemi dahilinde bile denge diye bir durum söz konusu olamaz. Büyük Patlama'dan beri var olan gücün tek yönlü hareketi, tersinmezlik durumunun de- vamını sağlar. "Asla tam olarak kurulamayan denge durumunun asimetrisi bütün yaşamın en temel özelliklerinden biri olduğu için, eğer tersinemezlik ilkesi birden ortadan kalksaydı bunun farkında vara- cak zamanımız bile olmazdı çünkü bu asimetrinin yok olması bütün evren için ısı ölümü' anlamına gelirdi ve bu yüzden bütün yaşamın da sonu olurdu" (Eigen, 157). Öyle görülüyor ki, içinde yaşadığımız kozmos hâlâ gelişiminin oldukça erken aşamalarında ve "denge konumuna ulaşmamız için de daha çok zaman var. Değişkenliğe eğilimli ve beyin hücrelerimizin ritminde yer alan zaman kavramını algılayışımız da termodinamiğin ikinci kanununda yatan tersinmezlik özelliği üzerine kuruludur" (Eigen, 156). Nietzsche düşüncesi çerçevesinde ele alındığında, beynimizdeki sinapsların ve dendritlerin konfigürasyonlarında kendini gösteren Güç İstenci'nin denge-dışı yerel yaygınlaşmasının, Güç İstenci'ni oluşturan olası diğer tüm yerelleşmiş, yaygınlaşmış ve birbirleriyle ilişkili enerji merkezleriyle bir ilişki içerisinde var olduğu görülür. Süre kavramını oluşturan, yani adına süre denen ve enerji girdisi gerektiren şey, insan gerçekliği olarak insan bedenini alan dağıtıcı bu sistemin bir işlevidir.
Sayfa 61 - PdfKitabı okudu
Kant'a göre, uzay ve zamanı a priori bir biçimde yani önceden var olan kategoriler çerçevesinde anlamaktayız, çünkü sadece ampirik dünya gözlemlerine güvenseydik, geometri kesinlikten uzak yani yaklaşık bir bilim olurdu (Moles, 238). Öklid geometrisi mantıklı aklın biçimciliği ve kusursuzluğu üzerine kuruludur, yoksa bilimsel kesinliğe sahip olamazdı. Buna karşın, Gauss'un düşüncelerini biraraya toplayan G. F. Bernhard Riemann, onun bir üçgenin açılarının 180 dereceden sapabileceği görüşünü doğrulamış ve uzamsal geometrideki çalışmaları genel görelilik kuramına giden yolu açmıştır (Eigen, 133). Simetri hakkındaki bazı varsayımların da kanıtlanamayacağı söylenmiştir. Ve Moles'ün gösterdiği gibi (281), Nietzsche de, kozmolojisi ile Riemann'ın uzamsal kavramlarına giden yolu açan astrofizikçi Friedrich Zöller'in eserlerini okumuştu. Nietzsche'nin uzay hakkındaki görüşlerini Riemann'dan mı yoksa Zöllner'den mi aldığı yönünde tahmin yürütmenin gereği yoktur, çünkü felsefesinin geri kalan kısmı, bu türden bir uzay (ve zaman) görüşünü Nietzsche sisteminin diğer boyutlarıyla da kusursuzca tutarlı kılan bir evren algılayışı üzerine kuruludur.
Sayfa 75 - PdfKitabı okudu
Nietzsche'den bugüne felsefecilerin Platon'u ön kapıdan kovduklarını ama onun arka kapıdan girmenin yolunu bulduğundan ve kuantum durumlarının ortaya koyduğu sonuçları yakından takip etmedikleri için, post-yapısalcıların Nietzsche felsefesinin sonuçlarını geçmişte ve şimdi anlamadıklarından şüpheleniyorum.
Sayfa 76 - PdfKitabı okudu
Reklam
Nietzsche ve kuantum kuramı bir yana, daha belki de Kant ve Leibniz’i bile tam olarak kavramış olmayabiliriz.
Sayfa 76 - PdfKitabı okudu
Artık gizli değişkenlere başvurarak evreni açıklayamayız, çünkü bu cehaleti metafizik boyuta yüceltmek anlamına gelir ve bir insanın yüzüne bakması mümkün olmayan bir Tanrıyı bir bulutun ya da yanan bir çalının ardına saklayan türden bir köktendincilik ile kusursuz bir uyum ve benzerlik içinde olur. Gizli değişken denen şeyler sonunda ortaya çıktığında yaşlı ve topal bir serseriden başka bir şey olmayan Oz Büyücüsü'nden farklı değildirler.
Sayfa 77 - PdfKitabı okudu
Her tarihin sürmesini sağlayan bir ataleti vardır.
Sayfa 78 - PdfKitabı okudu
Algılarımızın doğası gereği, mevcut olan bilginin ancak çok az bir kısmını yakalayabilmekteyiz; kalın-taneleşme "yanılsamasını" oluşturmak için bu yeteneğimize bağımlıyız. “Mutlak gerçeklik' ya da ‘tek başına var olan bağımsız bir varlık' birer çelişkidir. Bir devamlı oluşum dünyasında 'gerçeklik' sadece pratik
Sayfa 79 - 80 - PdfKitabı okudu
Reklam
“Modern insan, mantığın gerektirdiği biçimde yetişmiştir... ve karşımıza her çıktığında bize normal gelmesi bundandır” (TK, V, 544). Bu noktada insanın Cyrano de Bergerac ve La Mettrie gibi idealist ya da maddeci olmasının büyük bir farkı bulunmamaktadır; hem idealistler hem de maddeciler istikrarlı unsurlara, somut gerçekliğe ve adı konmadan önce bile gizli değişkenlerin varlığına inanmışlardı. Hegel, Tinin Görüngübilimi adlı eserinin ilk bölümlerinde, son derece sihirli bir biçimde her şeyi Ruh'a dönüştür- müştü, ama kendisi asla kuantum durumlarını kabul etmezdi (yoksa eder miydi?). Ayrıca, değişmez evrenseller üzerine tartışmalar yapan skolastikler de kendilerine "gerçekçiler" demişlerdi!
Sayfa 81 - PdfKitabı okudu
“Kuantum Kuramının Soruları”
Atom-altı parçacıklar neden atom ya da moleküler madde gibi davranmaz? Bir şey, kendisi orada yokken başka bir şey üzerinde nasıl etki yapabilir? Ortada etkisini görebileceğimiz bir “neden” bulunmuyorsa, neden-sonuç ilişkisinin doğası nedir? Eğer bir şey kendisi ortada yokken bir etki oluşturabiliyorsa, birbirleriyle iletişim içinde oldukları
Sayfa 91 - 92 - 93 - PdfKitabı okudu
Ahlak da bir cam bilye oyunudur ve akışın kesilmesi ile ahlak da durağanlaşır ve dağıtıcı açık-uçlu sistemin de sonu gelir ve ... geleceğin filozofunun da. Buna inanmıyorsanız, bunun nedeni konuya cevherci olmayan bir bakış açısı ile bakamamanızdır. Cevherci olmayan bir süreç olarak akış, ahlaki akış ve Nietzche terimleriyle olumsuz ve olumlu da demektir. Evreni ayakta tutan şey akış biçimindeki enerji salımıdır. Evrensel ahlak, cevherin, yani akışı cevhere indirgeyip yok eden, bölünemez ve son fiziksel gerçeklik anlamındaki cevherin dengidir. Akış, ahlak (ve estetik) için de iş görmelidir, yoksa ahlak da yoktur ve sadece evrensel olan bir ahlak vardır ki bu da stasis ve gerçek anlamdaki ahlakın sonu; dahası takip edenler için bir işlevi olan ve güvenilir bir ahlakın sonu demektir. Böylece, İrlanda'da Katolik ve Protestanlar'ın yüzyıllardır birbirlerini katletmelerini açıklayabiliriz: İki taraf da dinine bağlıdır ki esasen bu aynı dindir ve bu din ilahi bir gücün dayattığı bir ahlaki sistem olduğu, yani stasis olduğu için de değişemezler ve bu biçimde de birbirlerini öldürmeye devam etmeleri beklenmelidir. Ayrıca, binlerce yıllık metafizik inançlar vücutlaştırılmakta, somutlaştırılırmakta ve birbirlerine karşı oynanan bir oyun gibi Belfast sokaklarında devam etmektedir.
Sayfa 102 - PdfKitabı okudu
Jarret’in de son derece özlü bir biçimde özetlediği gibi, “İçinde yaşadığımız dünyâyı açıklamak için hiçbir gerçekçi kuramın doğru olmadığına dair elimizde güçlü ampirik kanıtlar -tekrar ediyorum güçlü ampirik kanıtlar- bulunmaktadır. (Cushing ve McMullin, 68)
Sayfa 106 - 107 - PdfKitabı okudu
Kuantum mekaniği, nesnelerin ölçülmeden önce var olamayacaklarını, evrendeki gerçekliğin dışarıdan ve "tarafsız" bir gözlemci tarafından ölçülen nesnelerden ibaret olmadığını söyler; fakat evrenin doğasına göre, bir olay, aynı zamanda, gözlemlenen nesne, gözlemci ve gözlem aletinin kaçınılmaz birlikteliğinin de bir sonucudur. Bu olaya bir kuantum olayı, yani kuantum durumu denir. Gerçeklik, bir kuantum durumları meselesidir. "Einstein aya bakmadığı zaman, Ay orada değildir” şeklindeki ifadede bir anlamda doğruluk vardır. Fakat, Ay gökyüzünde ışıldarken Einstein'in var olmadığını söylemek de aynı derecede mantıklıdır.
Sayfa 111 - PdfKitabı okudu
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.