“Türün değil, sohbetin devamı için sevişiyorduk biz. Sohbetin devamı için maç izliyor, kitap okuyor, sinemaya gidiyor ve sohbetin devamı için yaşıyorduk.”
“Zenginlik hiçbir zaman paylaşılmadı bu dünyada, hep bir kişiye, bir aileye, bir zümreye, bir ülkeye, hep bir başka şeye aitti. Sadece yoksullar bir araya gelip yoksulluklarını paylaştı.”
“Şahit yazarlar” korkusuyla yaşayan bir toplumun en sevdiği organizasyonun “düğün” olması ne büyük bir çelişki. Gerektiği yerde “şahit” olmak istemeyenler konu iki kişinin sevişmesi olunca şahitlik yapmak için sıraya giriyorlar. Hatta sıraya girmekle kalmıyor, küçük altınlarını limonata ve tatsız tuzsuz bir pasta ile takas ediyorlar.
"Buhran geçiren Dostoyevski karakterlerine dönmüştüm. Vicdanım en az Raskolnikov kadar kanıyordu. O bile yaptığının doğru olduğuna kendini ikna etmişti, ama ben edemiyordum. ... Raskolnikov bile günlerce yatağa düşmesine rağmen sokağa çıkıp insan içine karışabilmişti, ama ben yapamıyordum. Yataktan çıkıp duş alacak, giyinecek ve işe gidecek enerjim yoktu. Yatarak biriktirdiğim tüm enerjiyi bira siparişi verip onları tüketerek harcıyordum. Yemek yemiyor, açıkçası yiyemiyordum. Midem katı hiçbir şeyi kabul edecek durumda değildi.
Pişmanlık, vicdan azabı ve utanç kaldıramayacağım kadar büyük bir yük bindirmişti üzerime. Kıpırdayacak halim yoktu. Herkesin hayatını baştan sona zehir ediyordum. İsmer Özel'in dediği gibi, "Her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana..."
“Hayat belli bir düzende akar.İnsan doğar,büyür,evlenir…Bazıları bu döngüden tüneller kazıp bilinmeze açılmaya cesaret eder, bazısı düğün davetiyesi gönderir.”