Paul Gauguin, Avrupa' dan sıkılıp kendini bulabileceği, gösterişten uzak, onun tabiriyle 'vahşi' bir hayat süreceği bir yere gitmek ister ve Tahiti'ye gider. Orada ilkel şartlar altında yaşamak, karnını doyurmak için gün içinde avlanmak, insanların içtenliği ona çok iyi gelir. Orada geçirdiği iki yıl için şu sözleri söyler: iki yıl daha yaşlandım ama yirmi yıl daha gençleştim. Vahşileştim ama bilgeleştim de.
Gauguin'in bu serüveni nihayetinde iyi sonuçlanmaz. İki yıl sonunda tekrar Fransa'ya dönmesi gerekir fakat bu ona zarar vermekten başka bir işe yaramaz ve Tahiti yollarını tekrar kateder.
Beğendiğim bir kitap olmadı. Okumanızı tavsiye etmiyorum. Size katacağı tek şey ; teknoloji olmadığı dönemlerde, ülkeler bu kadar büyümemişken bile insanlar kalabalıktan gösterişten kaçmanın yollarını aramışlar. Bu dünyanın kanseri diyebiliriz.