Şeyleri sağduyuyla kavradığımız rahat mağaradan yalpalayarak çıkan insan beyinleri, güneşi, altından bir yarış arabası süren bir tanrı olarak yerine nükleer bir ateş; dünyayı, tombul yanaklı çocuk mesleklerinin dört köşesinden üflendiği bir levha yerine güneşin etrafında dönen bir küre ve kalbi, hayvan ruhlarının fokurdadığı bir kazan yerine kanı pompalayan bir organ olarak temsil etmeye başladı.