Bizim yaşamımız, bir yola işaret taşları dikmekten ve bunların birinden ötekisine sıçrayıp durmaktan, böylece her gün binlerce ölüm saniyesi üzerinden geçip gitmekten başka şey değildir. Bizim yaşamımız, bir bakıma aradaki noktalarda gerçekleşir sadece. Bu yüzden değil mi, bir daha geri dönülemeyecek ölümden işte öylesine gülünç bir korku duyarız; çünkü bu işaret taşlarından düpedüz yoksun durumdur, içine yuvarlandığımız dipsiz bir uçurumdur.