Olağanüstü Bir Gece kitaplarını, Olağanüstü Bir Gece sözleri ve alıntılarını, Olağanüstü Bir Gece yazarlarını, Olağanüstü Bir Gece yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1913 yılında yaşanmış olduğu varsayılan bir anı üzerinden "insan" denen varlığın içindeki "iyi-kötü" savaşını çıplak bir gerçeklikle yüze vuran bu kısa kitaptan; yakın çevremizde olan ve bazen "hissiz" gibi görünen kişilerin de bir iç dünyası olduğunu ve bunu rol yaparak sakladığını daha iyi anlıyorsun.
Kendini ne kadar sert yargılasa da, insan "en kolay" yine kendini affediyor.
...
Zweig'in daha önce "bir kalbin çöküşü" kitabını okumuş ve yırtıp atmıştım; bugün aynı kitabı bir kez daha almış olduğumu farkedip onu da yırtıp attım.
"Olağanüstü bir gece" kitabını okudum; bir kaç alıntı da paylaştım, vurucu bazı cümleler var fakat boş ve tırt bir yazar olduğunu düşünüyorum artık, bu kitap iyi olsaydı "satranç" kitabını da okuyacaktım.
Yukarda kendi görüşlerimi paylaştığım (abartmış olabilirim) kısım haricinde kitabı beğenmedim.
...
Bence "kendini ifade etmek isteyen" , bol kitap okuyan kişiler çok daha iyi kitaplar yazabilir ve yüzlercesi de yazdı zaten.
Güle güle Zweig bi daha görüşmek istemiyorum...
Eğer beni tanısaydınız, beni selamlarken yüzünüzde beliren o sevimli gülümseme yok olup giderdi. Verdiğim selamı üzerinizdeki bir lekeyi silkeler gibi küçümseyerek elinizin tersiyle geri çevirirdiniz..
Kendini bir kez keşfetmiş olan kişinin bu hayatta kaybedebileceği hiçbir şey olamaz ve insan bir kez kendini anladıysa artık bütün insanlığı da anlar demektir.
Kendimi dinlemeye başladığımdan beri her şeyi daha iyi anladığımı fark ettim artık karnı aç bir insanın vitrinleri izlemesi yüreğimi dağlıyor bir köpeğin neşeyle sıçrayışı içime su serpiyordu. Evrende tüm olup bitenleri görüyor ve duyuyordum en ufak bir hadisenin anlamı büyük benim için.
Meğerse yaşamaya cesaret edememişim, olan bütün gücümü kendimden esirgemişim; ancak şimdi her şey serbest bırakılmıştı, yaşamın zenginliği ve dirayeti bana galip gelmişti. Şimdi ise artık yaşama tutulu olduğumun farkındaydım, yaşamın gerçek yanının-başka nasıl ifade edilir bilmiyorum-salt yanının içimde filizlendiğini, rahmindeki çocuğunun ilk kıpırdayışını duyan bir annenin o tarifsiz mutluluğuyla hissettim. Benim gibi içi geçmiş bir insanın-bunları dile getirmeye utanıyordum-yeniden dirilişini, damarlarındaki kanın iç tırmalayıcı akışını, duygularımın usul usul uyanışını ve mayhoş bir meyve gibi olgunlaştığımı hissettim.