Lokman Hekim hastaya önce neresinin ağrıdığını değil hikayesini soruyordu. Hikayesini anlatan hasta hiç farkında olmadan tedavi olmaya başlamış oluyordu. Çünkü dinleyen bir çift hekim kulağı ya da gülümseyen bir hekim yüzü, yüz reçeteye bedeldir.
İnsanoğlunun icat ettiği en güzel ve en çirkin, en yüce ve en aşağılık, en dâhiyane ve en aptalca şey belki de aynadır. Çünkü insan gerçeği hiç ekleme ve çıkarma yapamadan sadece aynada tüm çıplaklığıyla seyredebilir.
Düşünüyorum da bu aşk dedikleri şey nasıl bir şeydir. Bir rüzgâr değil ki yüzüne dokunduğunda hissedesin, bir ışık değil ki göresin, bir meyve değil ki yiyesin. Görünmez, tutulmaz bir şey, ne eli var ne kolu ne de ayağı var, ama insanı nasıl da kaldırıp yerden yere vuruyor. Bence aşk, bakkala, manava, kurda, kuşa borcu olan müflis bir adamın kimsesiz ıssız bir arazide sshipsiz bir hazineyi bulmasına benzer. Bu müflis adam: Nedir bu hazine, kimindir? Diye sormaz, soruşturmaz. O anda müflisin karşısına birisi çıksa müflis hemen harami kesilir. Aşk soru sormaz, zaman mekân hesabı etmez. Davetsiz bir misafir gibi bacadan iniverir yüreğinize. Yani aşk bazen tüm ahlâk ve mantık kurallarını parçalar, darmadağın eder.