Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti

Selahattin Tansel

En Beğenilen Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti Gönderileri

En Beğenilen Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti kitaplarını, en beğenilen Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti yazarlarını, en beğenilen Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Fatih’in Ortodoksluğa hürmet göstermesi, bu mezhebe tâbi olan bir takım milletleri elde ederek Garp kilisesini tehdit etmek gibi maddi bir işten ziyade, büyük bir kütleyi inanışlarında serbest bırakmak ve insanların en tabiî bir hakkı olan vicdan hürriyeti işine 500 yıl önce lâyık olduğu mânayı vermiş olmak içindir. Patrik Gennadios’tan hristiyanlığın esaslarını ihtiva eden bir metin istemesi, bunu tetkik ettikten sonra Patrik’e büsbütün önem vermesi hattâ onu, tahsis ettiği kilisede ziyaret etmesi hep bu zaviyeden görülecek şeylerdendir. Hulâsa Fatih, bütün bu söylediklerimizin üstünde müstesna yaratılışlı, yüzyılların pek az yetiştirebildiği eşsiz bir insandır.”
"Nazarında ilim ve âlimin değeri de her şeyin üstündedir. En büyük vezirler titreye titreye huzuruna geldiklerinde çoğu zaman bir âlimin onunla yan yana oturduğunu, rahat ve serbestçe konuştuğunu görürlerdi. Âlim, Doğulu ya da Batılı olsun, Müslüman ya da Hıristiyan olsun Fatih için aynıydı. Akşemsettin ya da Molla Gürani ondan ne kadar iltifat görmüşlerse, Trabzonlu şair ve filozof Gorgos Amirutzes ile Patrik Gennadios, daha az iltifat görmüş değillerdir."
Reklam
Büyük çapta topların yapılması işini Orban adında Macarla Türk mimarlarından Muslihuddin ve mühendis Saruca üzerlerine aldılar. Sarucan büyük bir top dökmeye muvaffak oldu. Orban da çok büyük çapta bir top yapabileceğini, fakat güllenin yapılmasına karışmayacağını bildirdi. Bunun üzerine padişah mermi meselesini bizzat üzerine aldı. Pek büyük emek ve masraflardan sonra yapılan büyük topların adına Vasiliki (şahi) denmişti. Bunlarla atılan gülleler, Karadeniz sahillerinden getirilen kara bir taştan veyahut yuvarlak hale getirilen mermerlerden yapılıyordu. Büyük topun Edirne'de ilk atılış tecrübesi yapıldığı vakit güllesinin bir mil kadar ileriye gittiği ve bir kulaç toprağa gömüldüğü görüldü. Bu topun Edirne'den İstanbul'a kadar getirebilmesi için iki ay kadar bir zamana ihtiyaç olmuştu. Top otuz araba ve altmış manda ile çekiliyordu. Onun iki tarafında ikişeryüz adam bulunuyor, bu suretle yoldan kaymaması sağlanıyordu. Yolların kötü yerlerine tahta döşemek ve köprü yapmak üzere ayrıca elli usta ile ikiyüz amele önden gidiyordu. İstanbul'u kuşatmak üzere hareket eden Türk ordusunda üç büyük top ile ondört batarya top vardı.
İstanbul Kuşatmasını Sebebi... :)
Bunlara göre Rumelihisarı tamam olduktan sonra padişah maiyetinde bulunan askere izin vermiş, kendisi de Edirne'ye hareket etmişti. İzinli askerlerden birkaçı terhis edilişlerinden duydukları memnuniyetle biraz içerek sarhoş bir halde yollarına devam ettikleri sırada İstanbul Rumlarına ait bir koyun sürüsüne rastlamışlardı. Koyunlardan satın almak istedikleri halde sahiplerinin buna razı olmayışı kavgaya sebep oldu. Çobanlar nacaklariyle, Türkler de kılıçlariyle döğüşmeye başladılar. Bu arada birçok koyun öldürüldü ve çobanlarda da birkaçı yarlandı. Gerçi daha arkadan gelmekte olan Türkler işe müdahale ederek kavgacıları ayırdılar; fakat hadiseyi haber alan İstanbullular çobanlara yardım etmek üzere hadise mahalline koşarak Türklere hücum ettiler ve yakalıyabildiklerini şehre götürüp hapsettiler; bu arada şehrin kapılarını kapayan Bizanslılar, aradaki dostluk bozuldu diyerek, İstanbul'da bulunmakta olan bazı sipahileri de tevkif ettiler. İşte bu hadise felaketin doğmasına sebep oldu. Halbuki Bizanslıların bundan maksadı yalnız çobanlara yardım etmekti. Fakat iş birdenbire büyüdü ve bu basit hadise Bizans'ın yıkılmasını tacil etti.
"Bizans elçilerine; "Şimdiki Osmanlı Padişahı kendinden öncekilere benzemez. Şimdi benim gücümün yettiği yerlere onların hayali bile yetişmemiştir." dediği zaman o henüz 21 yaşında idi."
356 syf.
9/10 puan verdi
Fatih'in(k.s) askeri faaliyetleri
Koca Sultanın hayatını bütün olarak vermek ciltler dolusu eser yazmayı gerektirir, bu yüzden yazar, Fatih Sultan Mehmed'in siyasi ve askeri faaliyetlerine odaklanarak oldukça detaylı bilgiler vermiş eserinde. Eserin en iyi yönü de, Sultanımızin kendi dönemindeki ve o devre yakın tarihlerde Osmanlı tarihçilerinin eserlerini kaynak edinmiş olmasıdır. Elbette başka yerli ve yabancı tarihçilerin verdiği bilgilerden de yararlanılmış. Eseri okuyunca Sultanımızin satranç oynar gibi yaptığı stratejik hamlelere, savaşlarda izlediği yola, geniş ufkuna, öne alıp geriye bıraktıklarına, çektiği onca maddi manevi sıkıntılara, hastalıklarina rağmen çelik gibi iradesi ve aşkına, şevkine hayran kalıyorsunuz. Özellikle askeri yönünü okumak isteyenlere bu eseri, hayatını daha kapsamlı öğrenmek isteyenlere de
Mehmet Fatih Can
Mehmet Fatih Can
adlı yazarın
Mehmed
Mehmed
adlı eserini tavsiye ederim. Allah cc sultanımızdan razı olsun.
Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti
Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri FaaliyetiSelahattin Tansel · Türk Tarih Kurumu · 201422 okunma
Reklam
1448 de yapılan o müthiş Kosova muharebesi, Hıristiyanlığı Türklüğü boğmak üzere atıldığı son büyük macera idi. Avrupalılar çetin hasımları karşısında bir daha böyle hareketlere teşebbüs etmenin faydasızlığına ihtimal kani bile olmuşlardı. Esasen hıristiyanları tek hedefe karşı müşterek bir harekete geçirmek te müşkülleşmişti. Çünkü birçok defa onları müşterek bir gaye etrafında toplamaya muvaffak olan Papalık Müessesi artık eski otoritesine sahip bulunmuyordu. Kilisenin dine aykırı hareketleri ve Papazların ahlakan sukutu hıristiyan milletlerin bu müesseseden soğumalarına sebep oldu. Paris Üniversitesinin kilisenin ıslahına teşebbüs etmesi, Wichiffe ve Jean Hus'un yine kiliseye karşı yaptıkları itirazlar mevcut olan buhranı büsbütün artırdı. Bu arada hıristiyan milletler iki papaya tabi olarak büyük kısma ayrıldılar. Büyük ayrılık adını alan bu olay ancak 1449 tarihine doğru hallolma yoluna girdi; kilisenin birliği kuruldu. Fakat bir daha eski nüfuzu teessüs edemedi. Hıristiyanlık aleminin böyle birbirine düştüğü bu tarihlerde, kendilerinden büsbütün ayrı bir yolda bulunan Bizans'a yardım edemiyecekleri gayet tabii idi; yahut hıristiyan milletleri bir gaye uğrunda birleştirebilecek ve onları mukaddes bir savaşa götürebilecek olan müesses şimdi kendi varlığını korumak gayretine düşmüştü.
Abidelere gelinde: Bunlara hiç kimse el sürememiş; bütün zenginlikleri ve güzellikleriyle ayakta kalmışlardır. Ayasofya'da bir taşı tahribe çalışan bir eri Fatih'in tekdir ettiği pek meşhurdur. Hele Patrik'i huzuruna kadar getirterek iltifat etmesi ve bütün hıristiyanları kendi ayin ve mezheplerinde serbest bırakmış oluşu, vicdan hürriyetine vermiş olduğu değerin en açık bir misalidir. Gerçi Fatih'in bu işte güttüğü bir siyasetin mevcut olduğunu kabul etmemek mümkün olmaz.
Onların, Uzun Hasan ve Venedikle olan münasebetlerini de biliyordu. Bu itibarla Karamanlılar fırsat vermemiş olsaydılar bile o yine onları ortadan kaldırma yoluna gidecekti. Karaman halkının kendi beylerine karşı gösterdikleri bağlılık onun dikkatinden kaçmadı. Bu yüzden hiçbir müslüman memleketinde göstermediği şiddeti burada göstermiş hatta bu civarın ahalisinden büyük bir kısmını İstanbul'a tehcir ederek bir daha isyan edememeleri gayesini takip etmiştir. Karaman ve İsfendiyar topraklarının Osmanlı ülkelerine katılması Anadolu'da kurulmak istenilen Türk birliğinin tamamlanmasına doğru atılmış kuvvetli bir adımdı.
Ancak şu muhakkak ki İstanbul'un zaptında en mühim amil olarak Fatih "Ne veçhi vardır ki anun gibi menzil-i şerif ve makam-ı latif benim vasat memleketimde ve arsa-i vilayetimde olup dahi eyyam-i devletimde küfr ocağı ve bağiler yatağı ve dağiler durağı ola" dediğine göre kendi topraklarının ortasında kalmış olan bu bölgenin, Osmanlı topraklarını birleştirmesi bakımından, önemine işaret etmiş bulunmaktadır. Bütün bunlardan sonra "Feth-i celil-i Kostantaniye" adlı eserde yürütülmüş olan bir mütalaaya dokunmadan geçemiyeceğim. Burada deniliyor ki: İstanbul'u kendi hükümetine merkez yapmayı gaye edinen Fatih Sultan Mehmed haksız yere hiç kimsenin canını yakmak istemiyecek kadar iyi kalpli idi. İstanbul'u almak kendisi için gayet kolay bir iş olduğu halde sırf yukariki düşüncenin tesiri altına yani hak ve adalet kaidelerine riayet ettiği için kendince en büyük emel olan İstanbul'u almak işine teşebbüs etmiyordu. Fakat Kayser'in yersiz ve düşüncesiz hareketleri padişahın sabrını tüketti.
78 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.