Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti

Selahattin Tansel

Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti Gönderileri

Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti kitaplarını, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti yazarlarını, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
356 syf.
9/10 puan verdi
Fatih'in(k.s) askeri faaliyetleri
Koca Sultanın hayatını bütün olarak vermek ciltler dolusu eser yazmayı gerektirir, bu yüzden yazar, Fatih Sultan Mehmed'in siyasi ve askeri faaliyetlerine odaklanarak oldukça detaylı bilgiler vermiş eserinde. Eserin en iyi yönü de, Sultanımızin kendi dönemindeki ve o devre yakın tarihlerde Osmanlı tarihçilerinin eserlerini kaynak edinmiş olmasıdır. Elbette başka yerli ve yabancı tarihçilerin verdiği bilgilerden de yararlanılmış. Eseri okuyunca Sultanımızin satranç oynar gibi yaptığı stratejik hamlelere, savaşlarda izlediği yola, geniş ufkuna, öne alıp geriye bıraktıklarına, çektiği onca maddi manevi sıkıntılara, hastalıklarina rağmen çelik gibi iradesi ve aşkına, şevkine hayran kalıyorsunuz. Özellikle askeri yönünü okumak isteyenlere bu eseri, hayatını daha kapsamlı öğrenmek isteyenlere de
Mehmet Fatih Can
Mehmet Fatih Can
adlı yazarın
Mehmed
Mehmed
adlı eserini tavsiye ederim. Allah cc sultanımızdan razı olsun.
Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti
Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri FaaliyetiSelahattin Tansel · Türk Tarih Kurumu · 201422 okunma
“Fatih’e göre Osmanlılar’ın şarkta elde etmesi lâzım gelen bir sınırları vardır; o da Fırat Nehridir.”
Reklam
“Şark’ta gittikçe büyüyen ve Osmanlı Devleti’ni tehdit eden Akkoyunlulara karşı Fatih bidayette biraz çekingen davrandı. Bunda hiç şüphesiz ki Uzun Hasan’ın büyük kuvvetlere sahip oluşu âmil olmuştur. İhtimal Fatih Uzun Hasan’la karşılaşmakta, Timur-Bayezit faciasını gözönüne getirerek tereddüt ediyordu. Belki de iki müslüman hükümdarın vuruşması padişahın hoşuna gitmemektedir.”
“Fatih’in Ortodoksluğa hürmet göstermesi, bu mezhebe tâbi olan bir takım milletleri elde ederek Garp kilisesini tehdit etmek gibi maddi bir işten ziyade, büyük bir kütleyi inanışlarında serbest bırakmak ve insanların en tabiî bir hakkı olan vicdan hürriyeti işine 500 yıl önce lâyık olduğu mânayı vermiş olmak içindir. Patrik Gennadios’tan hristiyanlığın esaslarını ihtiva eden bir metin istemesi, bunu tetkik ettikten sonra Patrik’e büsbütün önem vermesi hattâ onu, tahsis ettiği kilisede ziyaret etmesi hep bu zaviyeden görülecek şeylerdendir. Hulâsa Fatih, bütün bu söylediklerimizin üstünde müstesna yaratılışlı, yüzyılların pek az yetiştirebildiği eşsiz bir insandır.”
"Nazarında ilim ve âlimin değeri de her şeyin üstündedir. En büyük vezirler titreye titreye huzuruna geldiklerinde çoğu zaman bir âlimin onunla yan yana oturduğunu, rahat ve serbestçe konuştuğunu görürlerdi. Âlim, Doğulu ya da Batılı olsun, Müslüman ya da Hıristiyan olsun Fatih için aynıydı. Akşemsettin ya da Molla Gürani ondan ne kadar iltifat görmüşlerse, Trabzonlu şair ve filozof Gorgos Amirutzes ile Patrik Gennadios, daha az iltifat görmüş değillerdir."
"Bizans elçilerine; "Şimdiki Osmanlı Padişahı kendinden öncekilere benzemez. Şimdi benim gücümün yettiği yerlere onların hayali bile yetişmemiştir." dediği zaman o henüz 21 yaşında idi."
Reklam
"Bir devlet adamının bütün vasıflarını kendinde toplamış olan bu mümtaz devlet adamı ayrıca; âlimdir, ediptir ve şairdir."
Fatih Sultan MehmetKitabı okudu
Karşılaştığı yer de en galip ihtimallere göre Haliç'ten uzak olmıyan bir yerdir. Esasen azeblerin Haliç'ten hücuma geçtiklerini Kemal Paşazade "liman canibinden dahi gelen gönüllü azeb bahadırları hücum edip yürüdüler" cümlesi de gayet açık olarak ifade etmektedir. Anlaşılıyor ki imparator Topkapı'daki feci duruma rağmen şehrin daha ziyade tehlikeye düşen deniz kısmına yardımda bulunmak üzere ve maiyetinde bir miktar kuvvet olduğu halde hareket ettiği sıralarda Türkler İstanbul'a girmiş ve hatta yağmaya bile başlamış bulunuyorlardı. Bu takdirde İstanbul'a ilk giriş noktası olarak deniz tarafını yani Haliç'i kabul etmek lazım geliyor.
Filhakika Osmanlı tarihçilerinin hemen hepsi imparatorun bir azeb eri tarafından katlolunduğunu yazmaktadırlar. İmparatorun bunlar tarafından öldürülmüş oluşu, üzerinde önemle durulması icabeden bir meseledir. İmparator ister kaçmak üzere Haliç'e doğru hareket etmiş olsun isterse müdafaa için oradan oraya koşmuş bulunsun her iki takdirde İstanbul'un içine girmiş olan azeblerle karşılaşıyor demektir. Giustiniani "Türkler şehre girdiler" dediği vakit daha ne Topkapı'da ne de kara surlarının diğer kısımlarında böyle birşey yoktu; oralarda muharebe şiddetle devam etmekte idi. İhtimal iki surun arasındaki şiddetli muharebe esnasında "kale fetholundu" sözünü işiten imparator maiyetinde bulunan bir kısım kuvvetlerle Türklerin şehre girdiği noktaya yani Haliç'e doğru son süratle atını koşturdu. Onun azeblerle karşılaştığı yer Zeyrek yokuşu idi. Bu azebler o sırada ganimet derdinde idiler. Yani vuruşma safhasını bitirmiş şimdi, daha önce harcadıkları gayretin, mahsullerini devşirmek yolunda bulunuyorlardı. Halbuki şu anda belki de Topkapı ve Edirnekapı civarında şiddetli bir muharebe cereyan etmekte idi. Ancak buradaki savaşların da Türkler lehine cereyan ettiğini görüyoruz. Yukarıda da söylediğim gibi Türklerin şehre girdiği haberini duyan imparator, ihtimal Giustiniani gibi Haliç'teki gemilere sığınmak üzere hareket etmiş, yahut Haliç surlarında açılmış olan gediklerden şehre girildiğini duyarak müdafaada bulunmak üzere o tarafa koşmuştu. Orada birtakım azeblerle karşılaştı.
Dursun Bey, hernekadar yeniçeriler şehre girdikleri vakit Anadolu ve Rumeli askerleri ile deniz erleri henüz muharebe etmekte idiler demekte ise de İstanbul'a önce hangi taraftan girildiği ve ilk defa surların hangi kısmının sukut ettiği kati olarak bilinmemektedir. Gerçi birçok müellifler ve bu arada Osmanlı müellifleri bu girişi Topkapı olarak gösteriyorlarsa da, fetihten çok uzak olmayan tarihlerde yazılmış birtakım eserler de girişin başka yerlerden olduğunu yazıyorlar.
78 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.