Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Osmanlı Klasik Çağında Hanedan, Devlet Ve Toplum

Feridun M. Emecen

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Batıda ise 1593'te başlayan ve on dört yıl süren uzun savaş, sınırlarda çok önemli değişiklikler yapmamak ve 1596'da Haçova'da önemli bir savaş kazanılmış olmakla birlikte Osmanlı askeri teşkilatının teknik yetersizliklerini açık olarak gözler önüne serdi. Osmanlıların karşısında artık daha organize ve güçlü müttefik ordular vardı.
Sayfa 29
Bütün bunlar hanedanın başı olarak padişahın tebaasıyla olan mesafesinde, mesela cuma ve vakit namazlarını cemaatle eda etmek, sık sık tebdile çıkmak, asayiş kontrollerini takip etmek, yangınların söndürülüşlerine nezarette bulunmak vb. gibi sosyal boyutlu unsurların daha da belirginleşmesine vesile oldu. Askeri imajın terki ve yeni unsurların tebarüzü, dönemin ıslahat yazarlarının söylediklerinin aksine Osmanlı hanedanına yeni bir imaj kazandırmaya yönelikti, böylece tebaanın nazarında hanedan erişilmez yüce bir mevkide mutlak itaat edilmesi gereken bir vasfı daha kuvvetli bir şekilde sağlamış olacaktı ve onların bağlılığını daha da teyid edecekti. Dikkat çekici olan taraf önemli sosyal meselelerin yaşandığı, Celâli isyanlarının patlak verdiği, asi paşaların birbirini izlediği bir dönemde bile belki de bu yeni imaj sayesinde hanedanın bizatihi kendisine müteveccih herhangi bir ciddi tehdit olmamasıdır. İstanbul'a kadar yaklaşan bazı namlı Celâli reisleri bile hanedanı münezzeh tutarak hedeflerinin padişah değil vezir, veziriazam vb. idareciler olduklarını söylemekte idiler.
Reklam
Nitekim bundan sonraki Osmanlı hedefini, Ümit Burnu'nu dolaşıp Hindistan'a ulaşan, Kızıldeniz, Arap Yarımadası'nı tehdit altında tutan Portekizlilere karşı âciz duruma düşmüş, iktisadi önemi çok büyük, Mısır ve civarına hakim Memlükler teşkil etti. Osmanlılar girişmeyi düşündükleri bu seferin meşru zeminini yine İslâmı her türlü tehditten koruma görevlerine yüklediler. Portekiz tehdidine karşı İslâmın mukaddes yerlerini koruyamayan, halka zulme müsaade eden bir müslüman idarenin ortadan kaldırılması şer'i hukuka uygun bir hareket olarak yorumlandı ve ilan edildi. Böylece girişilen sefer sonucu önce Mercidabık'ta (1516), sonra da Ridaniye'de (1517) yapılan iki savaşla Memlükler tarih sahnesinden silindi.
Sayfa 25
XVII. yüzyıl Osmanlı veraset sistemi bakımından önemli gelişmelerin başlangıcını oluşturmuştur. Osmanlı sisteminde yaşanan bunalımdan yakınan ve kendi dönemlerindeki mühim gelişmelerin farkında olmayan XVII. asrın ıslahat yazarları, Sultan Süleyman devrini idealize ederek kendi dönemleri için bir model olarak gösterme eğilimindedirler ve padişahların sefere katılmamalarını tenkit ederler. Fakat bunlar hanedanın mutlak hakimiyetine yönelik eleştiriler boyutunu hiçbir zaman kazanmamıştır. Bununla beraber hanedanın üyeleri de artık sancaktan gelerek saltanat makamına çıkmıyorlar, seferlere gitmiyorlar ve kendilerini bu "şahane yalnızlık" içerisine hapsetmiş bulunuyorlardı. Aslında bu hadise onların aktif askeri imajlarındaki yeni bir değişimi göstermekteydi. Yani başarısızlık durumunda hanedan için artık oldukça riskli olan askeri liderlik imajının bir meşruiyet aracı olarak kullanılması dönemi bir bakıma sona ermişti. Ancak özellikle ulema çevrelerinde ve onların etkilediği asker ve halk tabanında -büyük isyanlarla kendisini gösterecek raddelerde - bütünüyle unutulmuş da değildi. Genel seyir itibarıyla hanedan açısından artık ihtisaslaşmış bürokrasinin elemanları önem kazanmıştı. Kalemiye ricalinin ön plana çıkıp "vekil-i mutlak" durumuna gelmesi, hanedanın meşruiyet araçlarını da değiştirdi.
Bu dönemde İstanbul'da sivil bir güç olarak bazı vüzera aileleri de halkın nazarından uzakta değildi. Özellikle uzun savaşlar döneminde askeri güce duyulan ihtiyaç, gerek taşrada ve gerekse İstanbul'da zengin ailelerin kendi besleyecekleri askerlerle savaşlara katılmaları yolunu açtığından bunlar giderek devlet nezdinde kazandıkları bu
Fetret Devri'nde güçlerini sergileyen uç beylerinin Balkanlar'dan yönelen tehditler karşısında gerilemeye başlayan II. Murad'a karşı tutumları, oğlu Mehmed'in tahta çıkışı ile ilgili meseleler ve oldukça yoğunlaşan iç hesaplaşmalar, doğrudan hanedana yönelik bir mahiyet kazanmış olmalıdır. Bu hususta dikkat çekici bir ipucu
Reklam
XVI. yüzyıl başlarından itibaren Sünniliği bir devlet siyaseti haline getirme eğilimi güçlenen Osmanlılar için doğuda baş gösteren ve Anadolu'nun emniyetini sarsan Safevi Şahı İsmail'in faaliyetleri, bir an önce halledilmesi gereken meseleyi oluşturuyordu. Bu aynı zamanda mezhebi boyutu da öne çıkardı, siyasi-dinî bir çatışma alanına dönüştürüldü. Geniş ölçüde Anadolu'daki Türkmen boylarının vücut verdiği Safevilerin yeni bir siyasi-dinî ideolojiyle ortaya çıkıp, Osmanlı-Sünni idaresine alternatif bir yönetim vaat eden propagandası, Anadolu'daki Türkmen grupları üzerinde, çeşitli sosyal ve ekonomik faktörlerin de etkisiyle çok müessir oldu. 1500'lü yıllardan itibaren Anadolu'yu adeta yangın yerine çeviren görünürde dinî bir mahiyet arzeden karışıklıklar ve hareketlenmeler, Osmanlıların "Şark meselesi'ne öncelik kazandırdığı gibi onların genel dinî temayüllerinde de dikkat çekici bir değişim/ dönüşüme yol açtı. Safevilere karşı dinî zeminde oluşturulan argümanlar bütün ayrıntılarıyla açık ve net şekilde sert ifadelerle ortaya kondu. Yapılacak askeri harekât ise, "mülhid ve zındıklara cihat" olarak ilan edildi, hatta gazadan evlâ görüldü.
Sayfa 24
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.