Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Osmanlı Klasik Çağında Siyaset

Feridun M. Emecen

Osmanlı Klasik Çağında Siyaset Gönderileri

Osmanlı Klasik Çağında Siyaset kitaplarını, Osmanlı Klasik Çağında Siyaset sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Klasik Çağında Siyaset yazarlarını, Osmanlı Klasik Çağında Siyaset yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugünün Osmanlı tarihçiliğine bakıldığında geçirilen sosyal ve ideolojik değişimlerin tarihi ele alış biçimlerini derinden etkilediği görülür.
416 syf.
9/10 puan verdi
... bilhassa sınır hattındaki Osmanlı sandallarının "büyük kulak" olarak rollerinin mühim olduğu, hatta Tuna boyundaki Macar kalelerinin Habsburglar tarafından... XVII. ve XVIII. yüzyıllar Osmanlı merkez siyasi yapısında, padişah ve karizmatik idareciler değil, onların altındaki bürokrasinin, askeri ve ilmiye gruplarının belirleyici rolünün daha önem kazanmaya başladığını anlamak gerekir. 15 yy öyle değil. S 28. XIX asrın büyük bir Alman düşünürünün "Tarih belirli aralıklarla yeniden yazılmalıdır, bu sadece yeni vakalar ortaya çıktığı için değil, zamanla bakış açıları değiştiği için de gecerlidir" sözü herhalde bizatihi siyasi tarih için sarfedilmiş olmaldır. S 29
Osmanlı Klasik Çağında Siyaset
Osmanlı Klasik Çağında SiyasetFeridun M. Emecen · Timaş Yayınları · 200942 okunma
Reklam
Arnavutların İslamiyeti kabulleri, kuzeyde Slavlaşmalarına, güneyde ise Rumlaşmalarına mani olarak, millî benliklerinin muhafazasını sağlamıştı. Bizans ve Sırp devletlerinin baskısı ile dağlara çekilen ve hayvancılıkla uğraşan Arnavutlar ve Ulahlar, Türk fethinden sonraki müsait vasattan istifade ile ovalara inerek apayrı bir cemiyet teşkil etmişler ve yayılışları kuzey, kuzeydoğu istikametinde ağır ağır genişlemişti. İslamlaşmanın tesiriyle gerek kolonistler, gerek Slavlar ve Rumlarla kaynaşma husule gelmiş, baskın olan grubun dili hâkim olmuştu. Müslüman Arnavutlar bu sayede kendilerini korudukları halde, Hristiyan kalanlar güneyde Rumlaşmaktan kurtulamamışlardı.
Sayfa 310 - Timaş Yayınları
Osmanlı idare geleneğine göre yeni ele geçirilen bölgelerin tahrir denilen geniş çaplı sayımları yapılırdı. Bu sayımlar vergiye esas olan nüfus ve varlığı tespit etme ve bunları tımar sistemi çerçevesinde paylaştırma amacını taşıyor ve aynı zamanda merkezî idarenin gücünü ve denetimini gösteriyordu. Bu sayımlar vasıtasıyla tahriri yapılan bölgelerin nüfusu yanında bütün yerleşme yerleri, ziraat alanları ve yetiştirilen ürünleri sayılır, vergi hacimleri tespit edilirdi.
Sayfa 240 - Timaş Yayınları
Yıldırım Bayezid'in Eflak Seferi.
Nitekim Oruç Bey, Yıldırım Bayezid'in Niğbolu ve Silistre'yi fethedip Eflak iline geçtiğini belirttikten sonra: "Eflak'in beyi ol vakit Mirçi kâfir dirler idi. Mirçi Eflak çerisiyle gelip Sultan Bayezid'e leşker çekip karşı geldi, biribiriyle buluşup mukabele olup ceng-i azim oldu, şöyle ki Müslümandan, kâfirlerden hayli kırgın oldu, iki taraftan hayli adam öldü. Gördüler ki kâfir leşkeri vardukça urdu. İki leşker birbirinden ayırd olamayup akşama kadar ceng oldu" der. Ardından bu şiddetli savaşta iki tarafın kendi ordugâhına çekildiğini, ama ihtiyatlı davranarak attan inmediklerini, gece yarısı Hayreddin Paşa'nın kardeşi vezir Ali Paşa'nın savaş meydanına gelip Osmanlı askerlerinin cesetlerini toplatarak ırmağa atıp sakladığını, sabahleyin harp meydanına gelen Mirçea'nın ortalıkta sadece kendi askerlerinin cesetlerinin bulunduğunu görünce dehşete kapılıp kaçtığını hikâye eder.
Sayfa 225 - Timaş Yayınları
Kanuni sıfatı çevresinde oluşturulan "mit"in ortaya çıkışı, Sultan Süleyman dönemini âdeta sarıp sarmalamış olması, serinkanlı yaklaşımları gölgede bırakmıştır. Sultan Süleyman çağı her şeyden önce dinî ve siyasi misyonların tebellür ettiği, çerçevesinin belirlendiği bir dönüm noktasını teşkil eder. Özelikle Safevîlerin dinî-siyasi karşıt anlayışının menfî etkilerine, mensubu oldukları Sünni dünyasının temsilcisi olma ve bu vasfı yaygınlaştırma ile karşılık verilmiş; hukuk sisteminde dahi bunun etkileri açık olarak görülmüştür. Sünni akaid içinde Hanefi fıkhının bütün Osmanlı ülkesine teşmiline daha teşebbüs edilmesi, devletin üst yapılanmasını ve siyasetini dahi etkileyecek ve toplumun çeşitli kesimlerinin tepkilerine yol açacak bir tutuculuğa ve katılaşmaya sebep olmuştur.
Sayfa 188 - Timaş Yayınları
Reklam
Brandenburg elektör prensi II. Joachim kendine tabi yerlerde reformasyonu gerçekleştirdikten sonra Saksonya elektörü Johann, Hessen kontu Philip ve diğer Protestan prenslerle Naumburg'da buluşup "Türk vergisi" toplanması işini tartıştı. Hedef Macaristan'ın geri alınmasıydı. Osmanlıların daha da ileri giderek Moravya, Silezya ve Saksonya'ya ilerleyeceğinden korkuluyordu. 1542'de Speyer Meclisinde (Reichstag) yardım toplama, asker sevk etme konusundaki kanun hayata geçiriliyordu.
Sayfa 161 - Timaş Yayınları
Osmanlı ordusunun Viyana önlerinde görülmesi Avrupa'da büyük heyecana sebep olmuştu. Avrupa'daki genel hava Hristiyanlığın büyük bir tehlike altında bulunduğu şeklindeydi. Hatta Protestan hareketinin lideri Luther başlangıçta Türklere olumlu bakarken, bu tarihten sonra onları Hristiyanlığın düşmanı olarak ilan etti.
Sayfa 155 - Timaş Yayınları
İstanbul'un fethinden sonra II. Mehmed'in temel siyaseti, Karamanoğulları örneğinde olduğu gibi Anadolu'da yeniden atası Yıldırım Bayezid'in izlemeye çalıştığı siyasete benzer şekilde doğrudan hükümranlık kurarak "tavâif-i mülûk"u yani Anadolu beyliklerini doğrudan birer Osmanlı sancağı haline getirmek yanında, belki de bundan daha ön planda olmak üzere, eski Bizans topraklarının tamamını ele geçirme fikri üstüne bina edilmiştir.
Sayfa 126 - Timaş Yayınları
Rusların Önemli Bir Güç Olarak İnkişafı. s.112-113
Moskova Knezliği'nin yükselişi, I. Süleyman ile çağdaş Korkunç İvan zamanında olmuştu. Fakat Osmanlılar bu devirde kuzey stepleriyle ilgilerini himayeleri altındaki Kırım Hanlığı vasıtasıyla sürdürme eğilimindeydiler. Kırım hanları ise vergiye bağladıkları ve âdeta gelenek haline getirdikleri yıllık akınlarla yıprattıkları Rusları büyük ve ciddi bir tehlike olarak görmemişlerdi. Hatta Osmanlıların dahi ağırlıklı olarak bu bölgeyle ilgilenmelerini istememişler ve bunu türlü şekillerde engellemeye çalışmışlardı. Rusların Kazan ve Astarhan'ı ele geçirişi, Azak istikametindeki emelleri bu durumu değiştirecek ve yeni politikaların ikamesini gerektirecekti.
Sayfa 113 - Timaş Yayınları
Reklam
Ankara Savaşı özellikle neticeleri itibarıyla Osmanlı Devleti için bir dönüm noktası olmuştur. Bayezid'in kurduğu merkezî devlet çökmüş, Anadolu birliği bozulmuş, beyler eski statülerini kazanıp yeniden beyliklerinin başına geçmişler, böylece Anadolu'da I. Murad Devri başlarındaki duruma dönülmüştü.
Sayfa 93 - Timaş Yayınları
Sivas'ı tahrip ettikten sonra Timur'un birden Memlükler üzerine yürümek üzere Anadolu'dan çekilmesi, onun Osmanlılara karşı harekete geçmekte aceleci davranmamasına, hatta tereddüt geçirmesine bağlanır. Sebep her ne olursa olsun aslında Memlük Seferi'nin Timur için acil bir durumu yoktu. Belki muhtemel bir Osmanlı-Memlük ittifakından çekinerek, öncelikle daha kolay alt edebileceği Memlükleri Anadolu'nun güneyinden atmak ve böylece Osmanlıları da savaşmadan kendisine bağlamak gibi bir düşünce içinde bulunması mümkündür.
Sayfa 92 - Timaş Yayınları
1389'da Kosova Savaşı Osmanlı bayrağı altındaki Anadolu konfederasyonunun ilk ciddi görüntüsünü teşkil etmiştir. Bu savaşa neredeyse bütün Batı Anadolu beylerinin kuvvetleri katılmıştı. Fakat I. Murad'ın şehadeti, bu ittifakın çözülmesine, Karamanoğulları'nın son bir çabayla diğer beylikleri kendi yanına alarak Anadolu'daki Osmanlı topraklarına saldırmasına yol açtı. Belki de bu durum babasının yerine geçen Yıldırım Bayezid'e köklü bir çözüm yolu gösterdi. Bu ise sert ve katı bir anlayışla beylik topraklarını vasilik değil doğrudan merkezin kontrolüne alıp bir Osmanlı sancağı haline getirmek idi.
Sayfa 84 - Timaş Yayınları
1389 Kosova Savaşı nedeni ve sonucu.
1371'de Çirmen'den sonra Balkanlar'da Osmanlı hâkimiyetinin geleceğini tayin edecek olan Kosova Savaşı, Lazar'ın müttefik güçleriyle I.Murad arasında cereyan etti. Kaynaklarda I.Murad'ın doğrudan Lazar'ın üzerine yürümesi 1388'de Osmanlı kuvvetlerinin Ploçnik'te uğradığı mağlubiyete dayandırılır. Niş'in kuzeybatısındaki Ploçnik'te Osmanlı kuvvetleri ile Sırplar karşılaşmışlarsa da ciddi bir çarpışma olmamış, hemen ardından da I.Murad 1388 Ekim ayı sonlarında Niş'i almıştı. 1388 Ağustosunda Osmanlı kuvvetlerinin ağır bir yenilgiye uğradığı savaş, Bileka'da Tvrtko liderliğindeki Bosna ordusuyla yapılmıştı. I.Murad Lazar ile Tvrtko arasında işbirliği olma ihtimali karşısında aynı zamanda vasali olan Lazar'ın üzerine yürüdü. Aslında bu Osmanlı sınırlarında bir vasalin isyanını bastırma amaçlı bir sefer değil, baş göstermesi muhtemel bir tehlikenin ortadan kaldırılmasına yönelik bir harekattı. Bu önemli savaş, 28 Haziran 1389'da Kosova Ovası'nda vuku buldu. Yapılan mücadele kesin bir Osmanlı galibiyeti ile neticelendi. Ancak I. Murad ve Lazar savaş meydanında hayatlarını kaybettiler. Bu savaşta alınan yenilgiye rağmen Sırp mitosu Kosova mücadelesini bir zafer olarak işledi.
Sayfa 79 - Timaş Yayınları
Osmanlı tarihinin dönüm noktasını Rumeli yakasına geçiş ve burada tutunma teşkil eder. Orhan Bey'in saltanatının son yıllarında Osmanlıların Gelibolu yarımadasında, ileride Trakya'ya kadar uzanacak bir köprü başı tutmayı başarmaları o dönem için hiç kimsenin düşünemeyeceği gelişmelerin başlangıcını oluşturmuştur.
Sayfa 71 - Timaş Yayınları
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.