Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı'nın Tasfiyesi

Cengiz Yazoğlu

Osmanlı'nın Tasfiyesi Gönderileri

Osmanlı'nın Tasfiyesi kitaplarını, Osmanlı'nın Tasfiyesi sözleri ve alıntılarını, Osmanlı'nın Tasfiyesi yazarlarını, Osmanlı'nın Tasfiyesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Haberleşme İttihat ve Terakki Cemiyeti kurulduğu sırada Avrupa ile muhabere, Galata'daki Fransız postanesi ve Toustin Paşa delaletiyle yapılıyordu. Harbiye mektebi muallimlerinden bulunan bu Türk muhibbi, aynı mektep muallimlerinden Çürüksulu Ahmet Bey'in (Paşa) ricasına teb'an mektup ve gazeteleri Fransız postanesinden alır ve Ahmet Bey'e teslim ederdi. Kendisinin ecnebi bulunması, nazar-ı dikkati celp etmeden bu tavassutun ifasını kolaylaştırıyordu.
Elçiliğe varışım, ikindi zamanından biraz sonra idi. Ertesi gün Lord Salisbury (o zaman İngiltere Başbakanı) tarafından elçiliğe bir telgraf geldi. Elçinin bana okuduğu bu telgrafta, benim, Kraliçe (Victoria) hazretlerinin misafiri edilmekliğim yazılı idi. Orada kalışım altı gün sürdü. Bu altı günün sonunda tekrar evime dönmem gerekti. İngiltere elçisi, Padişah'ın huzuruna çıktığında benden söz ederek: "Sait Paşa'nın korunması devletimce özellikle arzulanmaktadır. Çünkü İngiltere devleti bu sorumluluğu çok öncelerden yüklenmiştir. Kendisi Avrupa'nın asayişine ve devletinize hizmet etmiştir... Geçici olarak İngiltere'ye gitmekte isem de ... Sait Paşa'nın korunmasına önem vermesi için maslahat güzara da talimat verdim. Siz Padişah hazretlerinin dikkatlerine sunmak isterim, " demiş. " Bu olaydan sonra Sadrazamlık mührü alınıyor
Reklam
Yanko Fotiyadis Türkçe bilmez, yazılarını Fransızca yazardı.
Yanko Fotiyadis Paşa (ö. Roma 1892) Osmanlı Devleti'nde valilik ve büyükelçilik görevlerinde bulunmuş Rum asıllı bir devlet adamıdır. Yanko Fotiyadis Paşa 1861 yılında Osmanlı Devleti'nin Atina büyükelçisi oldu. 1870 yılında ise Floransa elçiliğine getiri
Elçiliğe varışım, ikindi zamanından biraz sonra idi. Ertesi gün Lord Salisbury (o zaman İngiltere Başbakanı) tarafından elçiliğe bir telgraf geldi. Elçinin bana okuduğu bu telgrafta, benim, Kraliçe (Victoria) hazretlerinin misafiri edilmekliğim yazılı idi. Orada kalışım altı gün sürdü. Bu altı günün sonunda tekrar evime dönmem gerekti. İngiltere elçisi, Padişah'ın huzuruna çıktığında benden söz ederek: "Sait Paşa'nın korunması devletimce özellikle arzulanmaktadır. Çünkü İngiltere devleti bu sorumluluğu çok öncelerden yüklenmiştir. Kendisi Avrupa'nın asayişine ve devletinize hizmet etmiştir... Geçici olarak İngiltere'ye gitmekte isem de ... Sait Paşa'nın korunmasına önem vermesi için maslahat güzara da talimat verdim. Siz Padişah hazretlerinin dikkatlerine sunmak isterim, " demiş. " Bu olaydan sonra Sadrazamlık mührü alınıyor.
"Abdülhamit döneminde, Sadrazamlardan Hayrettin Paşa (Tunuslu) Türkçe bilmez, Arapça bilen tercümanlar kullanılırdı. Sultan Hamit'e Dışişleri Bakanı olan Turhan Paşa (Yanko Fotiyadis) da Türkçe bilmez, yazılarını Fransızca yazardı. Hasılı bütün bu ölçüp biçmelerden sonra, İngiltere elçiliğine misafir olmayı tercih ettim. Ettikten sonra da Sadrazamlığa bir tezkere yazdım. Ailem ile birlikte yurt dışına çıkmam için izin rica eyledim. 4 Aralık 1895.
Aslında Padişah bu konuda haklıdır. İmparatorluk zamanında Hıristiyanlar askere alınmazlar, yurdu hep Türkler, Müslümanlar korurdu. Batılılar işlerine gelince -er olarak değil- subay olarak bunlara görev verilmesini istiyorlardı.
Reklam
Padişah Hazretleri, bu beş maddenin kabulü konusunda tereddüt gösteriyor, özellikle kır bekçiliği kurulması ile jandarmaya Hıristiyan subayların atanmasına yanaşmıyordu: Jandarma, zaptiye ve bütün Osmanlı askeri Müslüman halktan meydana geldiği halde, bunların üzerine, mütevelli gibi, Hıristiyan subayların konulması, devletimizin şerefi ile bağdaşmadığı gibi dinimiz hükümleri ile de bağdaşamaz, ' diyerek, Kur'an'dan ve Hazret-i Ömer zamanından örnekler vererek, böyle davranmanın memleket, millet ve Müslümanlık adına bir zillet teşkil edeceğini ileri sürüyordu ..
Aslında Padişah bu konuda haklıdır. İmparatorluk zamanında Hıristiyanlar askere alınmazlar, yurdu hep Türkler, Müslümanlar korurdu. Batılılar işlerine gelince -er olarak değil- subay olarak bunlara görev verilmesini istiyorlardı.
Padişah Hazretleri, bu beş maddenin kabulü konusunda tereddüt gösteriyor, özellikle kır bekçiliği kurulması ile jandarmaya Hıristiyan subayların atanmasına yanaşmıyordu: Jandarma, zaptiye ve bütün Osmanlı askeri Müslüman halktan meydana geldiği halde, bunların üzerine, mütevelli gibi, Hıristiyan subayların konulması, devletimizin şerefi ile bağdaşmadığı gibi dinimiz hükümleri ile de bağdaşamaz, ' diyerek, Kur'an'dan ve Hazret-i Ömer zamanından örnekler vererek, böyle davranmanın memleket, millet ve Müslümanlık adına bir zillet teşkil edeceğini ileri sürüyordu ... "
Kırım Savaşı, Rusya'nın Fener Patrikhanesi'ni kendi himayesine alma iddia ve isteğinden doğmuştu. Benden sonra Sadrazamlığa geçen Kamil, Rum Patrikhanesi'nin imtiyazlarını yeniden genişiettikten başka, Ermeni ve Katolik patrikhanelerini de o imtiyazlardan yararlandırdı. Lord Salisbury'nin Sadrazam Sait Paşa'ya mesajı: "Osmanlı devleti'nin ayakta durabilmesi ve yaşaması, İngiltere'nin Rusya ile ittifak etmesine bağlıdır. Eğer biz ikimiz ittifak edersek Osmanlı devleti için tehlike azalır. Üç devletin (İngiltere, Fransa, Rusya) ıslahat isteklerinden bazılarını geri aldırmıştık. Ancak şu beş madde üzerinde ısrarla duruyorlardı: 1 . Hapishaneler için yeni tüzükler hazırlanacaktır. 2. Bucak müdürleri bölge halkı tarafından seçimle işbaşına getirilecektir. 3. Hıristiyanlara yeterli derecede memurluk verilecek, jandarmaya Hıristiyan subaylar atanacaktır. 4. Bölgelerde kır bekçiliği görevi kurulacaktır, 5. Altı vilayette ıslahat yapacak komisyon, elçiliklerin kendi tercümanları aracılığı ile verecekleri bilgileri kabul ve göz önünde tutacaktır.
771 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.