Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cihan Devleti

Osmanlı Tarihi Kayı 2

Ahmet Şimşirgil

Osmanlı Tarihi Kayı 2 Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı Tarihi Kayı 2 sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Tarihi Kayı 2 kitap alıntılarını, Osmanlı Tarihi Kayı 2 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rabbinin Gel buyruğu tatlılıkla erince Ona doğru can kuşu nice uçmasın nice?
Sayfa 107 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Ehl-i tecridin külâhı tâc-ı istiğnasıdır Saltanat dedikleri ancak cihan kavgasıdır.
Sayfa 58 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ünlü mütefekkirlerimizden Ahmet Hamdi Tanpınar; "bir vatanı olmak, hür ve müstakil yaşamak, tarihine sahip çıkmak bir takım mükellefiyetlerle kabil olan nimetlerdir" der.
Sayfa 11 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Bilmedim derd-i dilin ölmek imiş dermânı Öleyim derd ile tek görmeyeyim hicrânı Mihnet ü derd ü gama olmağ için erzânî Avniyâ sencileyin mihnet ü gam-keş hanı Gönül eyvây gönül vây gönül eyvây gönül
Sayfa 109 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Her kim dünyaya gelir, âhir ecel câmın içer. Ne aceb menzil kimi konar, kimi göçer. 
Sayfa 95 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Fatih'in Bosna Ahitnamesi
Fatih'in Bosna rahiplerine verdiği ahitname Osmanlıların din adamlarına yaklaşımını ve inanç özgürlüğüne verdiği değeri gösterdiği kadar Bosnalıların veya Balkanlardaki milletlerin hiçbir zorlama olmadan İslamlaşmasına da ışık tutmaktadır. Ahitnamenin sureti şu şekildedir: Yardım Allah'tandır. Ben ki, Sultan Murad Han oğlu Sultan Mehmed Han'ım. Üst ve alt tabakada bulunan bütün halk tarafından şu şekilde bilinsin ki, bu fermanı taşıyan Bosna rahiplerine lütufta bulunup şu hususları buyurdum. Söz konusu rahiplere ve kiliselerine hiç kimse tarafından engel olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir. Bunlardan gerek ihtiyatsızca memleketimde duranlara ve gerekse kaçanlara emn ü aman olsun ki, memleketimize gelip korkusuzca meskun olsunlar ve kiliselerinde yerleşsinler. Ne ben ne vezirlerim ve ne de halkım tarafından hiç kimse bunlara herhangi bir şekilde karışıp incitmeyecektir. Kendilerine, canlarına, mallarına, kiliselerine ve dışarıdan memleketimize getirecekleri kimselere dahi. Yeri ve göğü yaratan Allah hakkı için, Ulu Peygamberimiz hakkı için, yedi Mushaf hakkı için, yüz yirmi dört bin Peygamber hakkı için ve kuşandığım kılınç hakkı için en ağır bir yemin ile yemin ederim ki; Yukarıda belirtilen hususlara söz konusu rahipler benim hizmetime ve benim emrime itaatkar oldukları sürece hiç kimse tarafından muhalefet edilmeyecektir. 28 Mayıs (1 Muharrem sene H. 883- M. 1478)
Sayfa 203 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Diğer taraftan Fatih'i, İstanbul'u fethetmekle birlikte aşkına kavuşmuş maşuk gibi artık payitahtta gününü gün edecek, zevk ü safa sürecek diye bekleyenler kısa sürede yanıldıklarını görecekti. Zira onun asıl aşkının ilayı kelimetullah yani Cenab-ı Hakkın ismi şerifini cihana yaymak olduğu gerçeği bir kez daha zihinlere kazınacaktı. Nitekim onun otuz yılı bulan saltanat döneminde, fetih dalgası Sırbistan, Arnavutluk, Mora, Bosna, Hersek, Eflak, Boğdan, Kırım, Dalmaçya ve Hırvatistan ülkelerini sardı ve yuttu. Batılıların bel bağladığı Akkoyunlu Uzun Hasan'ın kudretli devleti, bir pençede inkıraza verildi. Trabzon Rum imparatorluğu, İsfendiyar ve Karaman beyliklerine son verilerek Anadolu birliği büyük ölçüde kuruldu. Çağının en büyük deniz gücüne sahip devletlerinden Venedik'in unvanı, yerle bir edildi. Artık Venedik şehrinin kulelerinden Osmanlı akıncılarının yaktığı ateşler korkuyla karışık bir gıptayla izlenir olmuştu. Ve Fatih 1481'de, ahfadına her bakımdan muazzam bir devlet bırakarak hayata gözlerini kapadı.
Sayfa 11 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Fatih Sultan Mehmed, alim, derviş ve şairlerle şakalaşmaktan hoşlanır, hatta onların bazı garip telakki edilebilecek tavırları ve sözlerini dahi müsamaha ile karşılardı. Nitekim rivayet ederler ki bir gün suret değiştirip (tebdil-i kıyafet) giderken, bir derviş kendisini tanımış, yanına varmış ve: "Allahu Teala Hazretleri yüz yirmi dört bin peygamber yarattı. Ol peygamberlerin her birinin aşkına bana bir akçe ver" demiş. Sultan Mehmed görmüş ki dervişin istediği parayı vermek güçtür. Gülerek: "Hoş sen ol peygamberlerin her birinin bir bir adın söyle ben de akçeleri vereyim" dedi. Derviş bunca peygamberin adını nereden bilecekti. Ancak on-on beş tanesinin ismini söyleyebildi. Daha fazla söylemeye kadir olamayınca Fatih dahi akçe vermekten kurtuldu.
Sayfa 276 - KTB YayınlarıKitabı okudu
SEN VİLAYET YIKMAYI PADİŞAHLIK MI ZANNETTİN?
Fatih ise seferlerinde uyguladığı gizlilik prensibini ilk kez çiğniyor ve Uzun Hasan'a mektup göndererek hazır olmasını, baharda üzerine yürüyeceğini bildiriyordu. Fatih mektubuna: "Kuvvet ve kudret ancak Cenab-ı Hakk'a mahsustur" dedikten sonra şöyle devam etmişti. "Bundan önce annenin ricası ile pençe-i gazabımdan kurtulmuştun. Biz de seni ıslah olmuş ve semt-i salaha yönelmiş kabul ederek affetmiştik. Halbuki senin gibi bir zalimin benim zamanımda saltanat davasında bulunması haramdır. Senin kendin gibi birkaçına şiddet yoluyla galip gelmene, kendi topraklarında gösterdiğin gurur ve azametine hatta bütün kudret ve şevketine bizim müsaade ve müsamahamız sebep oldu. Buna rağmen gururlanarak ve kendinden geçerek padişahanem hukukunu unutarak adaletli idarem altında rahat yaşayan Tokat'a ve sonra da Karaman ülkelerine askerlerini göndererek ahaliye zulmettiğin birtakım şiddetlere başvurduğun ve rezaletlere sebep olduğun malumumuzdur. Onun için cezanı vermek üzere bu yılın baharında harekete karar verdik. Seni affetmek katiyen düşünülmemektedir. Beyhude zahmet çekme. Bundan sonra elçimiz ok ve görüşme dilimiz kılıçtır. Sen vilayet yıkmayı padişahlık mı zannettin? Çekinmeden, korkmadan topraklarımıza tecavüz ettiğin için kılıcımız senin göğsünde kana bulanmalıdır. Mert isen meydana gel. Namert gibi delikten deliğe girme. Hazırlıklarını yap, haber verilmedi deme. Zira ki vücud-ı habisin arza-i telefdür ve bu babda özür ve bahane bertaraftır.
Sayfa 216 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Nihayet genç padişah mecliste olanlara hitap ederek: "Uzun bir süredir hatırımda bir düşünce vardır, onu sizinle müşavere etmek isterim. Zira insanlar fikir, anlayış ve zeka bakımından ne derecede ileride olurlarsa olsunlar bu meziyetler, kendilerini başkalarıyla müşavere etmekten geri bırakmamalıdır. Hazreti Peygamber Efendimiz dahi bundan müstağni kalmamış ve böyle yapılmasını emir buyurmuşlardır. Bu itibarla ortaya atacağım mesele hakkında herkes fikirlerini açıkça ifade etmelidir:'
Sayfa 123 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu dünyada üç türlü insan vardır: Birincisi akıl ve fikirleri yerinde, geleceği az çok gören ve düşünen, hiçbir anormallikleri olmayan kimselerdir. İkincisi, yolların doğru veya eğri olup olmadığını bilmekten uzak olan kimselerdir. Ama bu duruma kendi istekleriyle değil, çevre etkisiyle düşmüşlerdir. Nasihat edildiğinde, kafaları alır ve kabul eder, söz dinlerler. Çoğu zaman, duyup, işittiklerine uyarak yaşarlar. Üçüncüleri ise, ne kendileri bir şeyden haberdarlardır ve ne de yapılan ikazlara, nasihatlere kulak asarlar. Sadece kendi arzularına uyar ve her şeyi bildiklerini sanırlar. Bunlar diğerlerinden daha adi, daha alçaktırlar. Ey oğul! Yüce Allah eğer seni ilk sırada saydığım kişiler arasında yaratmışsa, sevinirim. İlkinden değil de, ikinciler gibiysen, sana yapılan nasihatlere kulak vermeni tavsiye ederim. Sakın üçüncü gruba dahil olmayasın! Onlar ne Allah'a, ne de insanlara karşı iyi bir durumda değildirler.
Sayfa 104 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Birleşme aleyhtarları arasında bulunan Grandük Lukas Notaras'ın şu sözleri hem bu gerçeği hem de halkın duygularını dile getiriyordu: “İstanbul'da kardinal şapkası görmek yerine sultan sarığını görmek daha iyidir."
Sayfa 125 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Şunu da ifade etmek gerekir ki bazı yazarlar şahi toplardan bahsederken sadece Urbanın adını zikretmekle yetinir ve Osmanlı mühendislerine hiç yer vermezler. Oysa 1389'dan beri top kullanmaya başlayan Osmanlılarda top döküm sanatı oldukça ilerlemiş bulunuyordu. Fatih' in kendisi de topçuluk konusunda uzman olup topların balistik hesaplarını bizzat yapıyordu. Şahi toplardan biri Urban'a ait iken diğerleri Mimar Muslihiddin ile Saruca Sekbanın eseriydi. Çok övülen Urbanın topu ise İstanbul kuşatması sırasında fazla ısınmaktan patlayacak ve kullanılmaz hale gelecekti. 
Sayfa 122 - KTB YayınlarıKitabı okudu
İşte bu uygulamalara atıfta bulunan Fransız tarihçi Jean Paul Roux: “Avrupalılar halkı krallarının dininde görmek isterler. Bunların aksine Türkler, cihanşümulluğu benimseyip hayata geçirmişler, barış içinde bir arada yaşamayı içtenlikle savunmuşlardır. Böylece dünya medeniyetine en büyük katkıyı bu hususta yapmışlardır." demekten kendini alamaz. Avrupalıların bu medeniyetten ne kadar nasipdar oldukları ise ayrı bir konudur.
Sayfa 151 - KTB YayınlarıKitabı okudu
İstanbul'un Fethini Gören Üsküdar
Üsküdar bir ulu rüyâyı görenler şehri, Seni gıptayle hatırlar vatanın her şehri, Hepsi der: Hangi şehir görmüş onun gördüğünü? Bizim İstanbul'u fethettiğimiz mutlu günü. Elli üç gün ne mehâbetli temâşa idi o. Sanki halkın uyanık gördüğü rüyâ idi o. Şimdi beş yüz sene geçmiş o büyük hatıradan Elli üç günde o hengâme görülmüş buradan, Canlanır levhâsı hâlâ beşer ettikçe hayâl; O zaman ortada, her saniye gerçek bir hâl. Gürlemiş Topkapı'dan bir yeni şiddetle daha. Şanlı namıyle "büyük top" denilen ejderha. Sarf edilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece. Karadan sevk edilen yüz gemi geçmiş Haliç'e Son günün cengi olurken, ne şafakmış o şafak. Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak, Görmüş İstanbul'a yüzbin meleğin uçtuğunu, Saklamış durmuş, asırlarca, hayâlinde bunu.
Sayfa 147 - KTB YayınlarıKitabı okudu
1.027 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.