Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Toplumunda Çocuk Olmak

Yahya Araz

En Yeni Osmanlı Toplumunda Çocuk Olmak Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Osmanlı Toplumunda Çocuk Olmak sözleri ve alıntılarını, en yeni Osmanlı Toplumunda Çocuk Olmak kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aries'e göre ortaçağda erken yaşlardan itibaren değişik sınıflardan ve yaşlardan yetişkinlerin dünyasına giren çocuklar onlarla birlikte sosyalleşen "mutlu" varlıklardı. Ancak erken modern dünyada "çocukluğun keşfi," onların özgürlüklerinin kısıtlanması ve katı bir disiplin altına sokulmaları sonucunu doğurmuştu.
Osmanlılar için çocukluktan erişkinliğe geçiş cinsel, fiziksel ve zihinsel olgunluk kriterlerinden geçmeyi gerektirmekteydi. Ancak sınırlar hem teorik hem de pratik olarak berrak değildi. Çocukların cinsel, fiziksel ve zihinsel gelişimlerinin her birinin yetişkinliğe geçişte farklı bir karşılığı mevcuttu. Mesela, on yaşında cinsel ilişkiye girebilecek olgunluğa erişen bir kız, bir evliliği fiili olarak gerçekleştirebilir kabul edilmekteydi. Fakat aynı kız bâliğa kabul edilmiyor dolayısıyla kendi adına kararlar almıyordu.
Reklam
Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetname'de çocuk terbiyesinin eş seçimiyle başladığını savunmuştur.
ilk feministlerden Ümmühan:)
13 Mayıs 1696'da Afyon Mahkemesi'nde Ümmühan adındaki köylü bir kız, "Ben on beş yaşındayım, 'baliğa' ve 'akile' olmam hasebiyle kendi adıma karar alabilecek hakka sahibim" diye haykıracaktır. Ümmühan belki de ilk kez kendi adına konuşup karar alıyor, çocukluğunun bir yükünden kurtulmaya çalışıyordu. Sahip olduğu yeni hukuki statüsünün kendisine verdiği hakların farkında olan ve artık çocuk olmadığını ifade eden Ümmühan, çocukluğunda nişanlandırıldığı Yazıcızade Mustafa ile evlenmek istemediğini söylemişti. Çocukluğun başkalarına bağımlı dünyasını geride bırakıp kendi adına hareket etme ve karar alma hakkını elde etmiş bir genç kızın özgüveniyle konuşuyor tercihlerini dile getirmekten çekinmiyordu. " Ben kendimi Allah'ın emri ve Peygamber'in şeriat-ı mutahharası üzerine üç kumaş kaftan, bir altın küpe, bir sim kuşak, bir entari, bir çift sim bilezik ve bir pabuçtan ... oluşan mehr-i muaccel ve bin dirhem mehr-i mueccel ile Ahmed'e evlendiriyorum" diyecektir.
neden sütanne?
19. yüzyılda "sterilize edilmiş süt ve biberonların kullanılmaya başlandığı tarihlere kadar anne sütünün hemen hemen tek alternatifi başka bir kadının yani sütannenin sütüydü. Müslüman hekimler, sterilizasyon sorununun farkındaydı. Diğer taraftan hem İslam hem de Batı dünyasında çocukların emdikleri süt yoluyla, süt ve kan arasında kurulan ilişkiden dolayı, sütannelerinin karakterini, zekâsını, güzelliğini aldıklarına inanılmaktaydı. Hayvan sütüne karşı büyük bir önyargı mevcuttu. Koyun, keçi, eşek, inek gibi hayvanların sütüyle beslenen çocukların "aptal" olacakları düşünülmekteydi." Buna, insan sütünün çocuklar için daha besleyici olduğu kanaati eklenince hayvan sütü önerilmiyordu.
Bütün Osmanlı tarihi boyunca muallimlerin, neredeyse bir takıntı derecesinde, hal ve hareketlerine özen göstermeleri gerektiği dillendirilmiştir.
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
...ninni söylemek çocukların büyümesine de olumlu bir etki yapmaktaydı.
Hazâ'inü's-Saâ'dât adlı kitapta, çocukların doğumdan hemen sonra tuzlanması önerilmiştir. Tuzlama, anne karnında havayla teması olmayan bebekleri doğumdan sonra zarar görmesini engellemeye ge vücutlarının direncini arttırmaya yönelikti.
Öksürük ve göğüs ağrılarına tutulan çocuklar ve büyükler için, şayet göğsünde çok balgam varsa buyanbalı (meyankökü) kaynatılır, iki dirhem de ince döğülmüş şeker karıştırarak nohuttan büyük haplar yaparak hastaya verilir ve hasta bunu boğazına yakın yerde tutar yutmadan emerse balgamları kolayca söker ve hastalıktan kurtulur.
Ramsay'ın 19. yüzyılın sonlarında, Osmanlı Anadolusu'nda gündelik yaşamı tasvir ederken çok iyi bir şekilde gözlemlediği üzere, erkekler kızlardan daha fazla isteniyor, doğumları ailelerinin sevincini artırıyordu. Ancak cinsiyeti ne olursa olsun bebek her zaman bebekti.
Reklam
Araştırmalar, Osmanlı Anadolu'sunda her on aileden en az birinin çocuksuz olduğunu ortaya koymuştur.
Çocukluksuz kadınlardan kaynaklanan bir sorun olarak görülüyor, erkeğin yeni bir evlilik yapmasının sorunun aşılmasını sağlayacağı düşünülüyordu.
Çocuklar, ortaçağda, annelerine ihtiyaç duymamaya başladıkları, yaklaşık yedi yaşından itibaren yetişkinlerin dünyasına giriyor, onların konuşmalarına tanık oluyor, oyunlarını oynuyor ve yetişkinlerin dünyasında sosyalleşiyorlardı. Onları yetişkinlerden farklı kılacak giysileri, oyuncakları, okulları yoktu. Dolayısıyla Ariès'e göre çocuklar bu dönemde, cocukluk tarihinin en meşhur tanımlamasıyla, "küçük yetişkin"ler olarak görülüyorlardı.
İbn Haldun'a göre çocukların dayakla cezalandırılması, onları yalancı olmaya iter. Ona göre dayak, "öğrencinin ruh ve yaratılışına baskı yapıp onların neşesini, iş ve çalışma sevgisini yok eder ve ancak tembelliğe, yalana ve kötülüğe sevk eder."
Kitap Yayınevi
Osmanlı toplumunda ebeveynlerin erkek çocukları daha fazla arzu ettikleri bir vakıa olmasına karşın ihtiyarladıklarında bir çok anne babaya kucak açan, onları kollayan ve bakımlarını sağlayan erkek değil kız çocuklarıydı.
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.