1968 Türkiye'sinde genç yaşta pek çok insan, köylerinden, kasabalarından, iş bulmak, okumak amacıyla akın ettikleri büyük kentlerde pek çok şeyi ilk kez gördü, ilk kez yaşadı. Teknolojik gelişmeler yanında, zenginliğin tüketim çılgınlığını, çıplak kadını, seks ticaretini, sınıf ayrılığını, sosyalizmi, devletin güçsüzlüğünü, kendi güçsüzlüğünü... Önce sol sağ parçalanmasını, daha sonra, çaresizliğin kucağında, din sömürüsüne teslim olmayı yaşadı ve durmadan kan kaybetti.
"Önemli olan sevgiydi galiba. İnsan, başkalarında kusur olarak gördüklerini, sevdikleri söz konusu olunca, allayıp pulluyor, bir övünç konusu haline dönüştürüveriyordu."
"Özgürlük, paskalya çöreklerine benzer! Dışı yaldızlı, içi kof bir deyim! Ulaşabileceği bir özgürlüğün bedelini hesaplayarak geçirir insan yaşamını ve düşleyebildiğine değil, ödeyebildiği kadarına kavuşur; gerisi için ise durmadan acı çeker!"
Özgürlük, paskalya çöreklerine benzer! Dışı yaldızlı, içi kof bir deyim! Ulaşabileceği bir özgürlüğün bedelini hesaplayarak geçirir insan yaşamını ve düşleyebildiğine değil, bedelini ödeyebildiği kadarına kavuşur; gerisi için ise durmadan acı çeker!
"Yüreği ne kadar kaygıyla dolu olsa da, hiç değilse beklemenin umudu sürüyordu. Beklemek, mutlulukla mutsuzluk arasında asılakalmışlığın rahatlığını bir süre daha yaşamak demekti."