Hayalden doğan umutlar, genellikle zaman içinde kırılıp giderler, temelleri yoktur. Tıpkı köksüz bazı ağaçlar ve çiçekler gibi... hayallerin trajik kaderi budur. Ama yine de hayalsiz yapamayız. İyiyi ve kötüyü tanıyacağımız yolda yürüyebilmek için hayaller gereklidir.
İnsanlar düşünen yaratıklar olarak ortaya çıkışlarından beri kendilerini daha iyi tanımaya çalışmışlar, ama bütün çabalarına rağmen şu soruya bir cevap verememişlerdi: Kötü, hemen her defasında, niçin 'iyi'den daha güçlü olarak ortaya çıkıyor?
II. Abdülhamit dönemini esprili bir dille anlatan eser, yazarın tek romanı olarak kabul edilebilir. 80'li yıllarda tek kanallı yayıncılık zamanında dizisi çekilmişti. Dolu dolu bir dönem kitabı olduğunu düşünüyorum lakin üslup, edebi anlatım kendimi zorlasam da beni içine alamadı. Maalesef seksen sayfa sonra bırakma kararı aldım. Bir süredir bu tarzda, okumakta zorlandığım, bana hitap edemeyen eserlerde inatçı davranmamayı seçiyorum. Hayat kısa, okunacak değerli eser ise çok fazla.
Üç İstanbulMithat Cemal Kuntay · Oğlak Yayıncılık · 20202,420 okunma
Yazarın Malatya Cezaevi'deki yaşantısından yola çıkarak yazdığı bu roman, ölümünden sonra yayımlanmış. Romanda zaman zaman anlatıcı, zaman zaman baş karakter Murat (Kemal Tahir) konuşmakta.
Murat, siyasi tutuklu olup cezaevinde müdür, gardiyanlar ve hükümlüler tarafından saygı görmekte olan bir yazardır. Dışarıdaki hayatında çapkınca bir tabiatı olsa da cezaevinde, kadın gardiyan ve kadın hükümlülerin kendisine olan düşkünlüklerini suistimal etmeyecek kadar iradesine hakim bir kişidir. Elinden geldiğince mahkumlara iyilik etmeye, tavsiyeler vermeye çalışarak hapishaneyi onlar için katlanılabilir bir yer haline getirmeye uğraşır.
Akıcı, güzel bir kitap. Tavsiye olunur.
Bir akıllı ihtiyar, "Gençliğimizdeki kusurlarımızı, yaşlılığımızda biz akıllandığımız için bırakmayız. Maalesef onlar bizi yavaş yavaş terk eder", demiş.