Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Özal'ın Dış Politikası (1983-1989)

Hüner Tuncer

Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) Gönderileri

Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) kitaplarını, Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) sözleri ve alıntılarını, Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) yazarlarını, Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
148 syf.
·
Puan vermedi
Turgut Özal, mesleği gereği ekonomi uzmanlığını siyasete uyarlamaya çalışmış, etkilerini günümüzde dahi hissettiğimiz dış politika çalışmaları ne yazık ki başarıya ulaşamamıştır. Siyasete ‘Batı ile bütünleşmek’, ‘Batı’ya ayak uydurmak’ ve ‘Batı’nın desteğini kazanmak’ bakış açısıyla yaklaşmış gerekli desteği alamayacağını döneminin ortalarında anlamıştır. Yazarımız Turgut Özal dönemi’ni sade ve akıcı bir dille kaleme almış ve ufak dokunuşlarla yorumunu da eklemiştir. Daha anlaşılabilir olması adına 1980 darbesini ve öncesinde gelen olaylara da değinmeyi unutmamıştır. Keyifli okumalar..
Özal'ın Dış Politikası (1983-1989)
Özal'ın Dış Politikası (1983-1989)Hüner Tuncer · Kaynak Yayınları · 20158 okunma
29 Aralık 1989'da Bulgaristan Milli Meclis Başkanı, Müslümanların Slav ismi alma zorunluluğunun kaldırıldığını açıkladı; böylelikle Türkler, yeniden gerçek kimliklerine kavuşmakta ve Bulgaristan Parlamentosu'na girme olanağına dahi sahip olmaktaydı_ THE END :)
Sayfa 135 - KAYNAK YAYINLARI
Reklam
1989 Haziran ayında Türk Hükümeti'nin, Bulgaristan'daki Türklerin göçünü kabul edeceğini açıklamasından sonra Hvkov, Türk azınlığı bu kez topluca göçe zorlamış ve Bulgar Hükümeti, Türkiye'ye göç etmek isteyen Türklere pasaport vermeye başlamıştı. Bunun üzerine, Haziran ayından itibaren Bulgaristan'dan Türkiye'ye yoğun bir göç akımı gerçekleşti. Ancak Türkiye'nin, bu denli geniş bir göçmen nüfusu barındırmaya, bunların sürekli yerleşimini sağlamaya ve bu kişilere istihdam olanakları yaratmaya gücü yetmeyince, Hükümet, vize uygulaması başlatarak, Ağustos'ta Türk-Bulgar sınırını kapatmış ve Türklerin göçünü durdurmuştu. Bunun üzerine, Bulgaristan Türklerinin bir kısmı, büyük bir düş kırıklığı içinde yeniden Bulgaristan'a dönmek zorunda kaldı. Görülüyor ki, Özal Hükümeti'nin sonuçlarını düşünmeden aldığı bu karar, dış politikada atılan diğer bir yanlış adımdı.
Sayfa 134 - KAYNAK YAYINLARI
Türk Hükümeti, 22 Şubat 1985'te Bulgar Hükümeti'ne verdiği notada, zorla girişilen isim değiştirme ve "Slavlaştırma" politikasının kabul edilemeyeceğini belirterek, gerekirse iki taraf arasında bir "genel göç anlaşması" yapılmasını önermiş;ı ancak Bulgar Hükümeti, 1988 yılına değin Bulgaristan Türklerinin Türkiye'ye göç etmelerine yanaşmamıştı. Türkiye'nin göç önerisine Bulgaristan'ın yanıtı, Bulgaristan'da bir Türk nüfusun olmayıp, Bulgaristan'ın "Müslüman vatandaşları" olduğu şeklindeydi. Türkiye, "Bulgaristan'daki Türkler" sorununu Bulgaristan'la ikili görüşmeler yoluyla çözemeyeceğini anlayınca, sorunu uluslararası alana taşıma yolunu seçmişti
Sayfa 132 - KAYNAK YAYINLARI
80 ler Türkiye - Bulgaristan İlişkileri /Ahmet Doğan
1980'lerde Bulgaristan'da yaşayan 900 bin kadar Türk azınlık, Türk· Bulgar ilişkilerini belirleyen en önemli etkendi. Türkiye'de ise Bulgar azınlık kalmamıştı. Todor Jivkov liderliğindeki Bulgar yönetiminin, 1984 sonuna doğru Bulgaristan'da yaşayan, sayıları 1,5 milyon kadar tahmin edilen ve Bulgaristan nüfusunun %10'unu oluşturan Türklerin isimlerini değiştirmeye ve Slav isimleri vermek suretiyle, Türkleri "Slavlaştırma"ya çalıştığı gözlemlenmekteydi. Bulgar yönetiminin "isim değiştirme" operasyonları Haskova, Kırcaali, Momçilgrad kentlerinde başlamış ve bu operasyonlarda, bazı kaynaklara göre 800·2.500 kadar Bulgaristan Türk'ü yaşamını yitirmişti. Türkler, Bulgar yönetimine karşı yer yer direniş göstermeye çalışsa da, baskı ve yıldırma politikası karşısında boyun eğmek zorunda kalmaktaydı. 1985'te Ahmet Doğan'ın öncülüğünde "Türk Milli Kurtuluş Hareketi" adlı bir oluşum hayata geçirilmiş; ancak, bir yıl içinde başta Doğan olmak üzere hareketin çok sayıda ileri geleni hapse atılmıştı.
Sayfa 131 - KAYNAK YAYINLARI
Gorbaçov, ABD ve Batı'yla silahsızlanma görüşmelerini başlattı. Gorbaçov, bir yandan ülke içerisinde ekonomik yeniden yapılanmayı ve demokratikleşme sürecini yürütürken; öte yandan da, dış ilişkilerde sorun yaşamak istemiyordu. 1985'teki Cenevre Silahsızlanma Konferansı'nda bir araya gelen Gorbaçov ile Reagan, nükleer silahlanmanın uzaya taşınmaması ve orta menzilli silahların azaltılması konularında anlaşmaya vardılar. Bundan böyle Sovyetler Birliği'nce izlenen dış politikanın amacı, Sovyetler'i uluslararası kapitalist sistemin içerisine eklemlemeydi.
Sayfa 128 - KAYNAK YAYINLARI
Reklam
1989 Berlin Duvarının Yıkılması
1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla, Doğu Avrupa ülkeleri Avrupa Topluluğu'nun öncelikli ilgi alanı haline gelmişti. Avrupa Topluluğu'nun bu ülkeleri bünyesine alabilmesi, ancak mali olanaklarını bu ülkelere yönlendirmesiyle mümkün olabilecekti. Bunu yapabilmesi için de, Türkiye'nin tam üyeliğe kabul edilmesi gibi Avrupa Topluluğu'nun üzerine fazladan yük almaması gerekecekti
Sayfa 126 - KAYNAK YAYINLARI
Türkiye'nin tam üyelik başvurusuna Yunanistan ile Lüksemburg'dan olumsuz tepki gelmişti. Federal Almanya da, tam üyeliğe karşı çıkan devletler arasındaydı. Bonn, Türkiye ile Avrupa Topluluğu'nun ilişkisinin "tam üyelik" yerine, "gümrük birliği" şeklinde olmasını savunmaktaydı. Almanya'nın bu bakış açısı Ankara tarafından kaygıyla karşılanmıştı. Belçika ve İngiltere ise, Türkiye'nin tam üyeliği konusunda ılımlı bir tutum sergilemekteydi.
Sayfa 123 - KAYNAK YAYINLARI
1987'de, Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na tam üyelik başvurusu
Devlet Bakanı Ali Bozer 14 Nisan 1987'de, Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na tam üyelik başvurusunu yaptı. Böylelikle, Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na tam üyelik yolundaki ilk resmi adım atılmış oldu. Türkiye, bir yandan, tam üyelik başvurusunun dış piyasalara vereceği güven ortamı çerçevesinde ülkeye nakit akışını hızlandırmak isterken; öte yandan da, tam üyelik sayesinde Avrupa Topluluğu'nun sağlayacağı avantajlardan yararlanmak istiyordu. Ancak Avrupa Topluluğu; Yunanistan, İspanya ve Portekiz'e tanıdığı bu olanağı Türkiye'ye tanımak istemiyordu
Sayfa 122 - KAYNAK YAYINLARI
Türk İşçilerin Serbest Dolaşım Sorunsalı
Federal Almanya'nın yanı sıra, Fransa, Hollanda, Belçika gibi Türk işçilerinin yoğun olarak bulundukları ülkeler de serbest dolaşıma karşı çıkıyordu. Bunun üzerine Özal, tam üyelik başvurusu sonuçlanana kadar bu konuda ısrarcı olmamaya karar verdi.
Sayfa 121 - KAYNAK YAYINLARI
Reklam
80 ler , AT ile Sorunlar
Özal döneminde Avrupa Topluluğu'yla ilişkilerde yaşanan iki önemli sorun, Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'yla ilişkilerinin normalleşmesini engellemekteydi. Bu sorunlardan biri, Yunanistan'ın, Türkiye-Avrupa Topluluğu ilişkilerinin önüne set çekmesi; ikincisi ise, Federal Almanya ile yaşanan Türk işçilerinin serbest dolaşımı konusundaki anlaşmazlıktı
Sayfa 120 - KAYNAK YAYINLARI
Avrupa Topluluğu, Türkiye'deki 1983 seçim hazırlıklarının partilere getirilen kısıtlamalar nedeniyle, demokratik kurallara uygun olmadığı sonucuna varmış ve böylece, Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasındaki ilişkiler resmen dondurulma noktasına gelmişti.
Sayfa 120 - KAYNAK YAYINLARI
1982 boyunca Türkiye'nin tekstil ürünlerinin tümüne yeni sınırlamalar getirmiş ve yeni kotalar koymuştu. Avrupa Topluluğu'nun bu tutumunun temel nedeni, Avrupa Topluluğu ülkelerinin tekstil alanında yaşadığı kriz ve bir milyona yakın kişinin işsiz kalmasıydı
Sayfa 120 - KAYNAK YAYINLARI
1980 Darbesi Sonrası ..
1981'in ikinci yarısından itibaren, Avrupa Topluluğu'nun askeri yönetime karşı tavrı sertleşmeye başlamıştı. Bunun nedeni ise, Türkiye'deki yönetimin sendikaları, siyasal partileri ve sivil toplum örgütlerini hedef alan baskılarıydı. Avrupa Parlamentosu, 10 Nisan 1981'de kabul ettiği karar tasarısı uyarınca, Türkiye yönetiminin 12 Eylül öncesinde var olan demokratik kurumları iki ay içerisinde yeniden oluşturamaması durumunda, Avrupa Topluluğu'yla kurulan ortaklık rejiminin askıya alınmasını Türkiye-AT Ortaklık Konseyi'nden isteyecekti.
Sayfa 119 - KAYNAK YAYINLARI
1980 Darbesi Sonrası ..
12 Eylül darbesi karşısında Avrupa Topluluğu içinde iki farklı eğilim söz konusuydu. Fransa, Hollanda ve Danimarka'nın öncülüğünü yaptığı birinci grup, 12 Eylül'den dolayı Türkiye ile ilişkilerin askıya alınmasını istemekteydi. Almanya ile İngiltere'nin öncülüğünü yaptığı ikinci grup ise, Türkiye ile ilişkilerin olduğu gibi sürdürülmesinden yanaydı. Bu görüş, 16 Eylül'de yapılan Avrupa Topluluğu Bakanlar Konseyi toplantısında da benimsendi. Öte yandan Avrupa Parlamentosu,18 Eylül'de Türkiye'ye derhal demokratik rejime dönme çağrısında bulunmuş ve askeri yönetimin uygulamalarını yakından izlemeye başlamıştı. Ekim 1980'den itibaren Fransa, Federal Almanya, Belçika, Hollanda ile Lüksemburg, Türk vatandaşlarına vize uygulamaya başladı. Türkiye açısından büyük önem taşıyan serbest dolaşım, bu durumda çözümü daha zor bir sorun haline gelmekteydi.
Sayfa 118 - KAYNAK YAYINLARI
106 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.