Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Özal'ın Dış Politikası (1983-1989)

Hüner Tuncer

Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) Sözleri ve Alıntıları

Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) sözleri ve alıntılarını, Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) kitap alıntılarını, Özal'ın Dış Politikası (1983-1989) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doktor Sadık Ahmet...
*Yunan makamlarının bu baskı ve haksızlıklarını protesto et­mek amacıyla, 1985 Kasım'ında, Batı Trakya Türklerinden Opera­tör Doktor Sadık Ahmet bir imza kampanyası başlattı. Ayrıca Dr. Sadık Ahmet, 24-26 Eylül 1987 tarihlerinde Selanik'te "Demokrasi ve İnsan Hakları" konulu uluslararası bir konferansta, "Batı Trakya'da Yaşayan Müslüman-Türk Azınlığın Şikayet ve Dilekleri" başlıklı bir bildiriyi Konferans'a katılanlara dağıtmak isteyince. güvenlik güçlerince bu eylem engellenmişti. *Doktor Sadık Ahmet 24 Haziran 1988 tarihinde, "halkı huzursuz eden ve ülkenin uluslararası ilişkilerini zedeleyen yalan haber yaymak ve sahte imza kullanmak" suçlarından 30 ay hapis ve 100 bin drahmi para cezasına çarptırıldı. Bu olay Türkiye'de büyük tepki uyandırmış ve Doktor Ahmet'in duruşmalarını Türkiye'den birçok hukukçu ve avukat izlemiş; bu tepkiler üzerine Selanik İstinaf Mahkemesi de, tanıkların gelmediğini ileri sürerek davayı süresiz olarak erteleme yoluna gitmişti.
Sayfa 102 - KAYNAK YAYINLARI
12 Eylül darbesinden sonra Türkiye-ABD ilişkilerinde en önemli gelişme, Ulusu Hükümeti'nin 18 Kasım 1980'de "Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması"nı onaylaması olmuştu. Bu anlaşmayla, -1985'e değin- üsler, savunma, ekonomik ve askeri yardım gibi konularda Türkiye-ABD ilişkilerinin çerçevesi çizilmekteydi. 1980-1983 döneminde Türk-Amerikan ilişkilerini etkileyen bir diğer gelişme de, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali üzerine ABD 'nin, 1981 Mart'ından itibaren genellikle "Çevik Kuvvet" ismini alan "Hızlı İntikal Kuvveti"ni kurma kararı ve bu konuda Türkiye'ye de rol vermek istemesi olmuştu. 200 bin kişilik bu kuvvet, Ortadoğu'da bir buhran çıkması durumunda, hemen bölgeye sevk edilmek üzere daima hazır konumda tutulacaktı
Sayfa 104 - KAYNAK YAYINLARI
Reklam
29 Aralık 1989'da Bulgaristan Milli Meclis Başkanı, Müslümanların Slav ismi alma zorunluluğunun kaldırıldığını açıkladı; böylelikle Türkler, yeniden gerçek kimliklerine kavuşmakta ve Bulgaristan Parlamentosu'na girme olanağına dahi sahip olmaktaydı_ THE END :)
Sayfa 135 - KAYNAK YAYINLARI
1989 Mersin Sorunu
Türk-Yunan ilişkilerinde Ocak 1989'da yeni bir kriz ortaya çıkmıştı. Buna "Mersin Sorunu" diyebiliriz. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın Viyana'da yapılan "1975 Helsinki Nihai Senedi Değerlendirme Toplantıları" 14 Ocak 1989'da sona ermişti. Bu çer­çevede yapılan "Konvansiyonel İstikrar" görüşmelerinde, Sovyetler Birliği'nin sınırlan üzerinde bulunan komşu ülkelerde ve sınırın öte yanındaki Sovyet topraklarında, "sınırlı kuvvet" bölgelerinin kurul­ması esası kabul edildi. Türkiye'nin Doğu Anadolu topraklarındaki"sınırlı kuvvetli bölgesi konusunda Türkiye ile Sovyetler Birliği ara­sında 5 Ocak 1989'da bir anlaşma yapıldı. Bu bölgenin Akdeniz'e inen sınırı, Mersin'in doğusunda denize ulaşmaktaydı. Yunanistan, bu anlaşmaya karşı gelerek, Mersin'in de sınırlı kuvvet bölgesinin içine alınmasını istedi, çünkü Mersin, Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'la olan en önemli deniz bağlantısıydı ve Mersin'in sınırlı kuvvet böl­gesi içine alınması durumunda, askeri amaçlarla kullanılması sınır­lanmış olacaktı. NATO müttefiklerinin Yunanistan ile Türkiye üze­rinde baskı uygulaması sonucunda, sınırlı kuvvet bölgesinin sınırı, Mersin'in kuzeyindeki Gözne'ye kadar getirilmiş ve orada bırakıl­ mıştı. Bu durumda Mersin, Türkiye'ye göre sınırlı kuvvet bölgesinin dışında, Yunanistan'a göre ise içindeydi. Mersin Sorunu böylelikle, Türk-Yunan anlaşmazlıklarından biri haline gelmişti.
Sayfa 98 - KAYNAK YAYINLARI
1982 LÜBNAN IN İŞGALİ
Öte yandan Lübnan'ın işgali, Türkiye-İsrail ilişkilerinde kısa süreli bir yumuşama dönemi yaşanmasına neden oldu. Türkiye'ye karşı eylemlere girişen ASALA ile Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları OCGA) adlı örgütlerin Lübnan'da bulunan karargah­ları ile eğitim merkezleri, İsrail'in çağrısı üzerine Lübnan'a gönderi­len Türk görevlilerinin de katıldığı operasyonlarla tahrip edilmişti.
Sayfa 50 - KAYNAK YAYINLARI
12 Eylül darbesinin lideri Orgeneral Kenan Evren, 12 Eylül 1980 günü yaptığı radyo-televizyon konuşmasında dış politikaya ilişkin şunları söylemişti: "Türkiye Cumhuriyeti ; NATO dahil bütün ittifak ve anlaş­malara bağlı kalarak, başta komşularımız olmak üzere bü­tün ülkelerle karşılıklı bağımsızlık ve saygı esasına dayalı,birbirlerinin içişlerine karışmamak kaydıyla eşit koşullar altında ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerini geliştirme kararındadır. "!
Sayfa 21 - KAYNAK YAYINLARI
Reklam
Türk Hükümeti, 22 Şubat 1985'te Bulgar Hükümeti'ne verdiği notada, zorla girişilen isim değiştirme ve "Slavlaştırma" politikasının kabul edilemeyeceğini belirterek, gerekirse iki taraf arasında bir "genel göç anlaşması" yapılmasını önermiş;ı ancak Bulgar Hükümeti, 1988 yılına değin Bulgaristan Türklerinin Türkiye'ye göç etmelerine yanaşmamıştı. Türkiye'nin göç önerisine Bulgaristan'ın yanıtı, Bulgaristan'da bir Türk nüfusun olmayıp, Bulgaristan'ın "Müslüman vatandaşları" olduğu şeklindeydi. Türkiye, "Bulgaristan'daki Türkler" sorununu Bulgaristan'la ikili görüşmeler yoluyla çözemeyeceğini anlayınca, sorunu uluslararası alana taşıma yolunu seçmişti
Sayfa 132 - KAYNAK YAYINLARI
Batı Trakya Sorunu
"Batı Trakya" denilen topraklar; doğuda Türk-Yunan sınırı­ nı oluşturan Meriç Nehri, batıda Struma Nehri, kuzeyde Bulgar­ Yunan sınırı üzerindeki Rodop Dağları ve güneyde de Ege Denizi arasında kalan topraklardır. Batı Trakya Lozan Antlaşması'yla Yunanistan'a bırakılmıştı. 1923 yılında Batı Trakya nüfusunun çoğunluğunu Türkler 0luşturmaktaydl. Yıllar içerisinde Yunan hükümetlerinin Batı Trakya'nın Türk nüfusunu eritme ve bölgeden kaçırma politikası başarılı olmuştu; 1980'lerde Batı Trakya'nın 350 bin olan toplam nüfusunun yalnızca 120 bin kadarı Türklerden oluşuyordu.
Sayfa 99 - KAYNAK YAYINLARI
Öte yandan özal Hükümeti de, çözüm konusun­da ısrarlı davranıyor; Denktaş ise, Türkiye'nin müdahale etmesiyle daha büyük ödün vermek zorunda kalmaktan çekiniyordu...
Sayfa 75 - KAYNAK YAYINLARI
terö­rist değil, siyasi mülteci :)
12 Eylül döneminde Irak'la ilişkilerde yakınlaşma yaşanır­ ken, Suriye'yle ilişkilerde gerilim artıyordu. Bunun başlıca nede­ ni, 12 Eylül sonrasında Türkiye'den kaçan Türklerin ve Kürtlerin Ermenilerle birlikte Suriye'de eylemlerde bulunmalarıydı. Türkiye, 12 Eylül sonrasında Suriye'ye kaçmış olan teröristlerin iadesini isteyince Suriye, topraklarında bulunan Türk uyrukluların terö­rist değil, siyasi mülteci olduklarını bildirmişti. PKK ise; "Türkiye Kürdistanı"ndan söz etmekte, Suriye'nin denetimindeki bölgeler­ de eğitim etkinliklerine hız vermeyi, Irak'taki Kürt hareketleriyle ilişki kurmayı ve Türkiye'ye dönmek üzere siyasal ve askeri hazır­ lıklarını tamamlamayı hedeflemekteydi.
Sayfa 42 - KAYNAK YAYINLARI
Reklam
Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti
Kıbrıs Türk halkı,1960 Anayasası'ndan doğmuş olan self-determinasyon hakkını 15 Kasım 1983'te kullanarak, Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi'nin oybirliğiyle aldığı kararla "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti"ni (KKTC) ilan etti. Rauf Denktaş, yeni devletin Cumhurbaşkanı se­çildi. KKTC'nin tezi, Ada'daki iki eşit toplumun ortaklığı üzerine kurulu bir federasyonun yeniden oluşturulmasıydı.
Sayfa 66 - KAYNAK YAYINLARI
1989 Berlin Duvarının Yıkılması
1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla, Doğu Avrupa ülkeleri Avrupa Topluluğu'nun öncelikli ilgi alanı haline gelmişti. Avrupa Topluluğu'nun bu ülkeleri bünyesine alabilmesi, ancak mali olanaklarını bu ülkelere yönlendirmesiyle mümkün olabilecekti. Bunu yapabilmesi için de, Türkiye'nin tam üyeliğe kabul edilmesi gibi Avrupa Topluluğu'nun üzerine fazladan yük almaması gerekecekti
Sayfa 126 - KAYNAK YAYINLARI
Avrupa Topluluğu, Türkiye'deki 1983 seçim hazırlıklarının partilere getirilen kısıtlamalar nedeniyle, demokratik kurallara uygun olmadığı sonucuna varmış ve böylece, Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasındaki ilişkiler resmen dondurulma noktasına gelmişti.
Sayfa 120 - KAYNAK YAYINLARI
ABD - Kürt Sorunu
Türkiye-ABD ilişkilerinde Kürt sorunu, daha çok 1980'lerden itibaren önemli bir etken haline gelmişti. 1984 yazında başlayan PKK eylemleri yayıldıkça ve bunların kısa sürede bastırılamayacağı ortaya çıkınca, ABD'nin soruna ilgisi artmaya başladı. ABD, bir yandan Kürt sorununa yakın ilgi gösterirken; öte yandan da, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne verdiği önemi vurgulamaktaydı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Şubat 1988'de yayımladığı yıllık insan hakları raporunda, Türk olmayan etnik kökenden gelen kişilerin toplumun ana dokusu içinde eritilmesinin Türk hükümetlerinin eskiden beri izledikleri bir politika olduğu belirtilmekte, Türkiye'deki Kürtlerden ilk kez azınlık olarak söz edilmekte ve Kürtlere dil ve kültür alanlarında haklarının tanınması gerektiği ileri sürülmekteydi.
Sayfa 111 - KAYNAK YAYINLARI
Türkiye'nin tam üyelik başvurusuna Yunanistan ile Lüksemburg'dan olumsuz tepki gelmişti. Federal Almanya da, tam üyeliğe karşı çıkan devletler arasındaydı. Bonn, Türkiye ile Avrupa Topluluğu'nun ilişkisinin "tam üyelik" yerine, "gümrük birliği" şeklinde olmasını savunmaktaydı. Almanya'nın bu bakış açısı Ankara tarafından kaygıyla karşılanmıştı. Belçika ve İngiltere ise, Türkiye'nin tam üyeliği konusunda ılımlı bir tutum sergilemekteydi.
Sayfa 123 - KAYNAK YAYINLARI
104 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.