Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bu Diyar Baştanbaşa 1

Peri Bacaları

Yaşar Kemal

Peri Bacaları Gönderileri

Peri Bacaları kitaplarını, Peri Bacaları sözleri ve alıntılarını, Peri Bacaları yazarlarını, Peri Bacaları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Van'a gelmeyenlerin, Van hakkında bilgileri az olanların çoğu, onu gölün kıyısında sanır. Bana da öyle geliyordu. Van, göle tam yedi buçuk kilometre uzaklıktadır. Van'la göl arasında, Koca Evliya Çelebi'nin de dediği gibi, çökmüş bir deve gibi duran Van kalesi vardır. Van Kalesi, Kraliçe Semiramisin kalesidir. Bu kaleyi kurmuş derler. Bir de efsanesi vardır onun üstüne.
Dicle ve diğer küçük sular boşuna akıp gidiyor. Bundan önce Dicle'den faydalanabilmek çareleri düşünülmüş, bir ba­raj inşası için etüdler yapılmış, bu işe otuz milyon lira gide­ceği anlaşılmış. Yüz milyon gitsin, iki yüz milyon gitsin. Bu ova emek yemez. Ova sulanabilse koca bir diyar sefaletten, gerilikten kurtulacaktır. İşsizlikten kurtulacaktır.
Reklam
Diyarbakır ovası su istiyor, emek istiyor. Diyarbakır ovası eğer sulanabilse, buradan çok mahsul elde edilebilir. Pamuğundan tut buğdayına kadar... Ve memleket ekonomi­sinde de azımsanmayacak yeri olur. Yeni bir Çukurova ka­zanırız. Kötü mü?
Dünyanın hiçbir yerinde Diyarbakır karpuzu büyüklüğünde karpuz elde edilemiyor. Niçin Diyarbakır'da da başka yerde değil? Bu bir sır mı? Yok böyle bir şey. Burada kime sorarsan sor. karpuzcu olsun olmasın, bu karpuzların nasıl ekildiğini size söyleyiveriyor. Biri şöyle anlattı, ama bu bir karpuzcu. İnce kuru yüz­lü, yanağında şark çıbanı izi olan bir adam. . «Gardaş,» dedi, «karpuz ekilecek kumluk iki türlüdür. Birisi suyun işgal edip de, yazın çekildiği yer. Buna Kılıç derler. Öteki de asıl Dicle kenarları. Karpuz Kılıç denilen yerde daha iyi olur. Karpuz ekilecek yer dümdüz ve çakıllı olmalıdır. Ama ufak çakıllı. Burası iki kürek boyu uzunluğunda, yani bir buçuk metre, iki kürek ağzı genişliğinde, ya­ni yarım metre su çıkıncaya kadar kazılır. Kazılan yere kuyu derler. Kuyunun, biri başucunda, biri de ayak ucunda iki yastık bırakılır. Yani bu yastıklar su çıkmamış topraktır. Yastıklara üçer tane fide dikilir. Ekildiğinin ikinci gü­nünde yanmış, yani eski hayvan gübresiyle gübrelenir. Bir hafta sonra da hayvan ve güvercin gübresi kumlu mille ka­rıştırılarak verilir. Bu zaman içinde kuyunun içindeki su ku­rumuştur. Birkaç sefer daha gübre verilir. Tamam. Kırk günü say. Karpuz olmuştur. Dağ gibi. İnan beğim senin ka­dar olmuştur. Aha böyle böyle.»
Dicle, Diyarbakır'da bölük bölük olmuştur. Beş koldan, altı koldan yürüyor. Suyun Diyarbakır'da yayılması çok işe yarıyor. Yazın sular çekilince, işte o bildiğimiz Diyarbakır karpuzları, bu çekilen suyun yerine, kumluklarına ekiliyor.
Dicle kıyıları Diyarbakır şehrinin geçim kaynaklarından biridir. Belki de başta gelenidir. Kıyıların toprağı, ovaya bakarak daha verimlidir. Ova­da verim bire yediyi, sekizi geçmezken, burada onu, on beşi bulur. Köyler de ovaya göre Dicle vadisinde daha çoktur. Şehrin bahçelerinin hemen hepsi Dicle kıyılarına düşer. Bol miktarda da sepze ekilir. Diyarbakır'ın ipeğini besleyen dutların hemen hepsi de bu kıyılardadır.
Reklam
Bu akrepler payitahtı, gül şehridir, kahvehaneler şehri­dir. Her adımda bir kahvehane... Ne kadar da çok! Yalnız bu kahveler başka şehirlerin kahvelerine benzemiyor. Bun­lar başka türlü, çok şirin. Her kahvenin bir avlusu var. Çi­men ekilmiş, güller donatılmış bir avlu. Avluda, güllerin yanında, havuzun başında dört karış yüksekliğinde masalar. İki karış yüksekliğinde, kürsü denilen, oturakları balıkçı ağı gibi iple örülmüş iskemleler... Karşılıklı oturulup kahve, çay içilir. Bazı kahveler çayı demlikle getiriyor. Bu kadar çok kahve! Kahveler tıklım tıklım dolu. Sebebini sordum, iş­sizlik, dediler.
Damların üstünü diz boyu ot ve kır çiçekleri bürümüş. Bu sebepten, pek az araç olmasına rağmen, bütün şehir te­peden tırnağa yemyeşil. Dışı bu kadar. Belki de pek bir şey söylemez. En genişi dört adım gelen sokaklardan geçerken efkar basacaktır. Ama durunuz. Bu erken. Korkmadan önünüze gelen herhan­gi bir kapıyı çalmalısınız. Kapı hemen açılır. Kapıyı açan, çoğu kara gözlü, esmer bir kadındır. İlkin afallar. Yabancı olduğunuzu anlayınca buyur eder. Diyarbakır artık kılıfından çıkmıştır. Diyarbakır bütün sıcaklığı, samimiyeti, güzelliği ile gözünüzün önündedir.
İki Diyarbakır var: Biri surun içindeki eski, öteki surun dışındaki yeni Diyarbakır. Eski Diyarbakır, mimarisi, evleri, kahveleri, sokakları, caddeleri, giyinişi, velhasıl her haliyle, surları kadar eski.
… Aylardan Mayıs. Kar kalkmış.Ova yemyeşil .Küçük dağlar ala karlı.Süphan dağı süt beyaz….
Sayfa 187 - Toros yayınları İstanbul 1994Kitabı okudu
884 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.