Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Simgesel Bir Biçim

Perspektif

Erwin Panofsky

Perspektif Gönderileri

Perspektif kitaplarını, Perspektif sözleri ve alıntılarını, Perspektif yazarlarını, Perspektif yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Buradan hareketle (sadece perspektif konstrüksiyona değil) perspektif mekan anlayışına birbirinden tamamen farklı iki cephe­den savaş açılabildiği de nihayet açıklığa kavuşmaktadır: Platon, en mütevazı başlangıç aşamalarındayken bile perspektifi lanetle­mişti, çünkü perspektif şeylerin "hakiki ölçüleri"ni çarpıtıyor, ger­çekliğin ve nomos'un (yasa) yerine öznel görünüm ve keyfiliği yerleştiriyordu.En modem estetik düşünce ise tersine perspekti­fi, sınırlı ve sınırlandırıcı bir rasyonalizmin aleti olmakla suçlaya­ caktır. Antik Yakın Doğu, klasik antik dönem, ortaçağ ve Botti­celli'ninki gibi bir biçimde arkaistik olan bütün sanatlar,öyle ya da böyle tamamen perspektifi reddetmiştir, çünkü perspektif öz­nellik-dışı ya da öznellik-üstü bir dünyaya bireysel ve rastlantısal bir unsur yerleştiriyor gibi görünmüştür. Dışavurumculuk da, son zamanlarda yine yeni bir yön değişikliği gerçekleştiği içindir ki, perspektiften kaçınmıştır ama tam tersi bir nedenle; perspektif, İz­lenimciliğin bile bireysel biçimlendirme iradesinden esirgemek zorunda kaldığı o nesnellik kalıntısını, yani gerçek üçboyutlu me­kanı onaylamakta, güvenceye almaktadır.
Leonardo gibi bir dahinin perspektifi "resim sanatının dümeni ve halatı" diye adlandırdığını duymak, ya da Paolo Uccello gibi zengin hayal gücüne sahip bir sanatçının, karısının artık yatmasına ilişkin uyarısına daha sonraları klişeleşmiş şu sözlerle yanıt verdi­ğini görmek bize bugün garip gelebilir: "Ama perspektif o kadar tatlı ki!" Ama bugün bizler bu başarının o zamanlar ne anlama geldiğini anlamaya çalışmalıyız. Mesele sadece perspektif saye­sinde sanatın "bilim" seviyesine yükselmesi (Rönesans için biryükselişti bu) değildir: Öznel görsel izlenim o denli rasyonelleşti­rilmiştir ki, tam da bu izlenim, sağlam bir biçimde temellendirilen ama tamamen modern anlamda "sonsuz" olan bir deneyim dünya­ sının inşası için gerekli olan temeli oluşturabilmiştir (Rönesans perspektifinin işlevini eleştirelcilik ile, Helenistik Roma perspek­tifini ise kuşkuculuk ile karşılaştırabiliriz) - böylece psikofizyo­lojik mekandan matematiksel mekana geçiş, başka bir deyişle, öz­nel olanın nesnelleştirilmesi olanaklı hale gelmiştir.
Reklam
Belli sanatsal sorunlar üzerine yapılan çalışmalar, baştan kabul edilmiş öncüllerden hareket ederek aynı doğrultuda devam etme­nin verimsiz olacak gibi göründüğü bir noktaya vardığında, şid­detli geri tepmeler ya da daha iyi bir ifadeyle, tersine dönüşler meydana gelir ve bunlar çoğunlukla, öncülük rolünün sanatın yeni bir alanına ya da yeni bir türe aktarılmasını da beraberinde getirir; tabii eskilerden bu yana elde edilmiş başarılardan da feragatle ya­pılır bu; başka bir deyişle, görünüşte daha "ilkel" olan temsil tarz­larına dönüş söz konusudur. Çünkü bu dönüşler, eski yapının en­kazından yeni bir yapının kuruluşu için faydalanma olanağı doğu­rur; araya mesafenin girmesi, eskiden zaten ele alınmaya başlamış sorunların yaratıcı bir biçimde yeniden gündeme gelmesi için uy­gun zemini hazırlar. Bu yüzdendir ki Donatello'nun, Amolfo'nun taklitlerindeki solgun klasisizmden değil, kararlılıkla Gotik üslu­bun içinden yeşerdiğine şahit oluyoruz; aynı şekilde Dürer'in Dört Havari'sinin mümkün olabilmesi için de, Konrad Witz'in güçlü kuvvetli figürlerinin yerini Wolgemut'un ve Schongauer'in daha kırılgan varlıklarının alması gerekmiştir.
Cisimler, boyut ba­ğıntılarının oluşturduğu homojen ve sınırlandırılmamış bir siste­min içine emilmezler; aksine sınırlı, sonlu bir kabın üst üste bindi­rilmiş içerikleridir. Çünkü Aristoteles için tekil nesnelerin oluş'la­rının (Dasein) içinde çözüneceği bir quantum continuum (sürekli nicelik) olmadığı gibi, tekil nesnelerin varoluşlarının ötesine uza­nan bir energeia apeir on (actual infinity + aper ion: koşulsuz, nite­liksiz tek kaynak) kavramı da yoktur (oysa modem terimlerle dü­şünürseniz, sabit yıldızların oluşturduğu gökküre bile bir "tekil nesne" dir). Buradan da, "estetik mekan"ın da, "teorik mekan"ın da algılama mekanını tek ve aynı hissiyatla biçimlendirdiği açıkça anlaşılıyor: Birinde bu hissiyat görsel olarak simgeselleştiriliyor, diğerinde ise mantıksallaştırılmış biçimde görünüyor.
Vitruvius, Mimarlık Üzerine On Kitap'ında yer alan çok tartı­şılmış bir bölümde bize şu tanımlamayı vermektedir: "Skenogra­fi", başka bir deyişle üç boyutlu bir yapının bir yüzeye perspektifle yapılan temsili, bir "omnium linearum ad circini centrum respon­ sus"a ("tüm çizgilerin dairenin merkezinde birleştiği bir cepheyi resmetmeye") dayanmaktadır. Önceleri bu "circini centrum"un modem perspektifteki merkezi kaçış noktası olduğu düşünülmüş, ama günümüze ulaşan antik resimlerin birinde bile öyle birleşik bir kaçış noktasının olmadığı tamamen gözardı edilmiştir: Dahası öyle görünüyor ki kelimelerin kendisi bile, bu yorumu imkansız hale sokuyor, çünkü modem doğrusal perspektifteki "kaçış nokta­sı" kesinlikle "circini centrum" ("dairenin merkezi" değil, "pergel ucu" anlamına gelir) olarak tanımlanamaz; sadece ortogonallerin birleşme noktasından ibaret olan kaçış noktasının bir pergelin sa­bitlenme noktası olması söz konusu bile değildir.Eğer tam anla­mıyla bir perspektif yönteminden söz edeceksek -ki "circi­nus"dan dolayı böyle bir ima vardır- o zaman en azından, Vitru­vius'un "centrum" ifadesiyle resmin içinde yer alan bir kaçış nok­ tasını değil, izleyen gözü temsil eden bir "projeksiyon merkezi"ni kastettiğini ve bu merkezi (antik dönemin optik anlayışına tama­men uygun olarak) bir dairenin orta noktası olarak tasavvur ettiği­ni söyleyebiliriz.
Başkaları değilse de Kepler, nesnel açıdan düz olan bir kuyrukluyıldız ya da bir meteor yörüngesinin öznel algıda bir eğri biçimine dönüşebile­ceği ihtimalini kabul ederek Schickhardt'ı onaylamış oluyordu; ama asıl ilginç olan, başlarda bu yanıltıcı kavislenmeleri gözden kaçırmış, hatta reddetmiş olmasının suçlusu olarak hiç tereddütsüz doğrusal/lineer perspektifin eğitiminden geçmiş olmasını göster­mesidir Kepler'in: Doğruların her zaman düz göründüğü savını or­taya atarken, Kepler, resimsel perspektif kurallarının kendisini et­kilemesine izin verdiğini, gözün aslında bir plana tabella'ya ( düz resim levhasına) değil, göz küresinin iç yüzeyine projeksiyon yap­ tığını göz önünde tutmadığını söylüyordu. Ama eğer bugün bile aramızdan sadece az sayıda insan bu kavislenmeleri fark ediyorsa, bunun da kısmen yine doğrusal perspektifle yapılmış konstrüksi­yona duyduğumuz (fotoğraflara baka baka daha da güçlenmiş) alışkanlığımızdan kaynaklandığı bellidir - yalnızca son derece özgül olan, özgül bir biçimde modem olan bir mekan duyumuyla -ya da isterseniz dünya duyumu diyelim- anlaşılabilir nitelikte­ ki bir konstrüksiyondur bu.
Reklam
Algı sonsuzluk kavramını tanımaz; daha baş­tan, algılama yetisinin belli sınırlarına, dolayısıyla da bilinçli ola­rak sınırlandırılmış mekansal alana bağlıdır. Ayrıca nasıl algılanan mekanın sonsuzluğundan söz edemiyorsak, homojenliğinden de söz edemeyiz. Geometrik mekanın homojenliği nihayetinde, tüm unsurlarının, bu mekanda birleşen
Tamamen rasyonel, başka bir deyişle sonsuz, sabit ve homojen bir mekan konstrüksiyonunu garantiye alabilmek için, "merkezi perspektif" aslında dile getirilmeyen son derece önemli iki temel öncülden hareket eder: Bunlardan birincisi, hareketsiz tek bir göz­le bakıyor olduğumuz öncülüdür; diğeri ise, görme piramidini bö­len düzlemsel arakesitin, bizim optik imgemize muadil bir repro­düksiyon olduğudur.
184 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
Perspektif kavramından perspektifin tarihsel süreçteki kullanımına kadar birkaç genel konuda açıklayıcı çizimlerin ve örnek resimlerin olduğu bilgilendirici bir kitap. "Tarihin hangi döneminde kimler veya hangi akımlar perspektif hakkında neler demiş ve bunların sanattaki yansıması neler olmuş" sorusuna kitabın hacmine kıyasla oldukça
Perspektif
PerspektifErwin Panofsky · Metis Yayıncılık · 201323 okunma
... özne'nin ihtirası ile nesne'nin talebi karşı karşıya gelmektedir; çünkü nesne ("nesnel" bir şey olarak) izleyici ile arasındaki mesafeyi korumayı, kendi biçimsel ilkelerini, örneğin simetrisini ya da cepheselliğini hiçbir engelle karşılaşmadan geçerli kılmayı istemekte, eksantrik bir kaçış noktasına bağımlı olmayı, ya da eğik görünümde olduğu gibi, eksenleri görüntüde nesnel olarak görünmeyen, aksine sadece izleyicinin tasavvurunda mevcut olan bir koordinat sistemiyle belirlenmeyi istememektedir."
25 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.