Pertev Bey'in Üç Kızı
Münevver AyaşlıPertev Bey'in Üç Kızı Gönderileri
Pertev Bey'in Üç Kızı kitaplarını, Pertev Bey'in Üç Kızı sözleri ve alıntılarını, Pertev Bey'in Üç Kızı yazarlarını, Pertev Bey'in Üç Kızı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fakat iş işten geçmişti. Artık ne yapılabilirdi? Hiç...
Evet, o hiç yapıldı, yani kimse bir şey yapmadı, yapamadı.
Sayfa 18 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Güneşler gibi parlak , arslanlar gibi kuvvetli cennetmekan Sultan Abdülaziz Han önce hal oldu , sonra da katledildi .
"Kendimizi bu kadar kara ve karanlık görmek, bu kadar ümitsizlik, bizi kötürüm etti."
Sayfa 20 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Bir Fransız şairi ‘Kahramanlar, toprak altında yatarlar, tak-ı zafer altından geçip, resmi geçit yapanlar arkada kalan korkaklardır.
Sayfa 176Kitabı okudu
Ve fakat sonradan Lozan’da kabul olunan manevi kapitülasyonlarla, Türk istediği gibi ibadet edemedi, istediği gibi yaşayamadı, istediği gibi konuşamadı, yazamadı. Takrir-i Sükun Kanunu ile susturuldu, elinden lisanı ve yazısı alındı. Mektebe giden çocuk değil büyükbaba, büyükanne ile anlaşabilmek , kendi annesi ve babası ile konuşup anlaşamadı. Otuz sene evvel yazılmış kitabı okuyup anlayamadı.
Sayfa 164Kitabı okudu
Osmanlı Devleti, kırk senede çoktan kurulmuş, kendini bulmuş, fütuhata çoktan başlamış, cihan imparatorluğuna doğru dev adımlarla ilerlemişti. Halbuki Yeni Türkiye her şeyi hazır bulmuş, koca bir imparatorluğun mirasına konmuş.
Sayfa 158Kitabı okudu
..zira bu memlekette artık dua, ancak gizli edilebiliyordu.
Sayfa 145Kitabı okudu
Bütün Türkiye 1929 senesinde yazısından, lisanından, edebiyatından, ananesinden, tarihinden kopmuş, kökünden kopmuştu. Köksüz, mazisiz, ananesiz, edebiyatsız, tarihsiz ve sahipsiz oluvermişti. Harf inkılabı; koca Türk çınarını yıkmış, onu bir mantar gibi köksüz hale getirmişti.
Sayfa 135 - timaşKitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa’nın yanlarında daima sarıklılar vardı ve ilk milli meclis azalarının çoğu sarıklı idi.
Sayfa 89Kitabı okudu
Evet, zulüm açlıkla beraber gelmeli ki, kıpırdamak için millete mecal kalmamış olsun!.. Tok insana zulmedilemez, hemen isyan eder. Hürriyet isterim diyebilen millet, zaten hürdür.
Selmin'i sabah ezanı uyandırıyordu. Bu uyanış hakiki bir uyanıştı. İsrafil'in suru gibi ölüleri diriltiyordu. Bu Ezan-ı Muhammedi, insanları hakikate, tek hakikat olan hakikat-i Muhammediye'ye uyandırıyordu. Bu yalnız uyanmak değil, yeniden doğmak, her sabah yeniden doğmak, yeniden dirilmekti.
Türk istediği gibi ibadet edemedi, istediği gibi yaşayamadı, istediği gibi konuşamadı, yazamadı. Takrir-i Sükun Kanunu ile susturuldu, elinden lisanı ve yazısı alındı. Otuz sene evvel yazılmış kitabı okuyup anlayamadı. Tarih bunu hayretle, ibretle ve dehşetle yazacaktır.
Hayatında ilk defa namazdan uzak olmanın cehennem olduğunu anladı, bunu içinden duydu ve o cehennemde o gece kendisi yandı.
"Bozuk düzen,nizâmsız bir dünya da işini yoluna koyan, muhakkak başka birinin hakkını alan, başkasının sırtından geçinen, başkalarına yük olandır'