"Dopamin üzerinden ödül ve haz sistemi aktive olur. (...) Normal şartlarda beyin sabit seviyede dopamin üretir, dopamin alıcılarının (reseptör) sadece bir bölümü devreye girer. Madde kullananlarda ise beyinde dopamin üretimi büyük ölçüde artar ve alıcıların tümü devreye girer. Bağımlılarda bu kimyasalın beyinde üretimi ileri derecede artar. Kişi maddeyi aldığında kendisini iyi hisseder ve beyin burada yanılır. Bu yanılmaya karşı kendisini korumaya alan beyin, alıcı sayısını azaltır. Böylece kullanıcıların ruh hali, madde almadan önceki ruh haline göre daha kötü olur ve bağımlılığa neden olan geribildirim başlar. Dopamin alıcıları, varolan dengeyi sürdürmek için azaldığından dolayı madde kullanıcıları aynı etkiyi yakalamak için sürekli dozu arttırırlar (tolerans gelişimi), böylece bağımlılığın ilk adımı atılmış olur. Madde kullananlar bir süre sonra bırakın daha mutlu olmayı, eski sıradan hallerinde hissetmek için bile uyuşturucu almak zorunda kalırlar. "
"Dünyada 'Eğlence Çağı' yaşanıyor ('Onca yoksulluk varken'), çünkü insanların canı çok sıkılıyor. Ölgün canlarını seyrederek, kendilerini teşhir ederek ve başkalarını röntgenleyerek ('Yüzkitabı'nda!), oynayarak canlandırmaya çalışıyorlar. Vazgeçme ve paylaşma temelli etik ve tinsel hazlardan uzaklaşıldıkça doğal komplikasyon olarak 'madde' bağımlılığı artıyor. Doğadan ve toplumsal varlık oluş pratiklerinden uzaklaş(tırıl)dıkça dürtüsel haz peşinde dolap beygiri gibi dönen insan kitleleri çoğalıyor. Velhasıl 'yanlış hayat doğru yaşanmıyor'! "
"Bağımlılık yavaş yavaş gelişir. Önce keyif gelir, her şeyin yerine geçer ve can sıkılacak bir şey kalmamıştır. Tüm sorunlar bir anda anlamını yitirir. Hiçbir şeye mecbur değilsindir. Sonra geçer o halin. Eskisinden daha beter hissedersin ve yeniden istersin. Tekrar tekrar ama ilk hali gibi değildir artık. 'Daha çok, daha çok' der bir şey sana ve döngü sürer. Başladığın yerde değilsindir. İçersin ama artık yaşamda kalmak içindir tüm çaba. Haz yoktur. Coşku yoktur. Yükselmez, düşersin. Aşağı, aşağı ve anlamını yitirir her şey. Sadece 'o şey' kalır. "