Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sayfa Sayısına Göre Pusula Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Pusula sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Pusula kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hiçbir şeyi atmıyorum yine de her şeyi kaybediyorum. Zaman beni soyup soğana çeviriyor.
Sayfa 64 - Can YayınlarıKitabı okudu
Suriye çölünün höyüklerinde alan deneyimi kazanmak için genellikle ücretsiz çalışmaya gelmiş olan Fransız, Alman, İspanyol ya da Italyan âlimlerin emirleri doğrultusunda toprağı eşeliyorlardı. Ta Irak sınırındaki Cezire'nin kasvetli topraklarına dek tüm nehir boyunca her milletin kendi kazı alanı vardı; Tuttul diye güzel isimli bir Mezopotamya sitesini de içeren Tel Halaf ve Tel Bi'a Almanlarındı; Dura Europos ve Mari Fransızların, Halabiye ile Tel Halula İspanyolların ve bu böyle sürüp gidiyordu/petrol şirketlerinin petrol alanları için çekişmesi gibi onlar da Suriye'den koparacakları imtiyazlar için çekişiyorlardı ve çakıltaşlarını paylaşmaya da çocukların misketlerini paylaşmaya olduğundan daha meraklı değildiler..
Sayfa 67 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Reklam
... bazıları nesiller boyunca babadan oğula arkeoloji kazıcısıydı, oryantalist arkeolojinin büyük atalarını tanımışlar ve 1930'lu yıllardan beri kazı fotolarında yer almışlardı. Nitekim ayağa kaldırılmasına katkıda bulundukları bu geçmişle nasıl bir ilişkileri olabileceği insanda garip bir merak uyandırıyordu: elbette Sarah bu soruyu sormuştu: - İşçiler açısından bu kazıların neyi temsil ettiğini bilmek isterdim. Acaba tarihlerinden mahrum bırakıldıkları, Avrupalının bir kez daha, bir şeylerini çaldığı hissine kapılıyorlar mı? Bilger'in bir teorisi vardı, bu kazıcılar açısından İslamiyet öncesine dair hiçbir şeyin onlara ait olmadığını, kadim cidden'e yani "çok eskiye" sürgün ettikleri bir baş ka düzene, bir başka âleme ait olduğunu savunurdu.
Sayfa 69 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Avrupa; Suriyelilerin, Iraklıların, Mısırlıların altından antik temellerini söküp aldı; bizim muzaffer uluslarımız, bilim ve arkeoloji tekelleri vasıtasıyla evrensel olanı temellük ettiler, bu yağmayla geçmişten mahrum bırakılan sömürge haklarının da bu geçmişi sanki yabancı bir unsurmuş gibi algılaması kolay oldu.
Sayfa 69 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Gençlik o kadar avareydi ki hiçbir şey onları, teselliyi uyuşturucuda, eğlencede ve zinada aramaktan alıkoyamıyordu.
Sayfa 79 - Can
“... İran'ın tüm cazibesine rağmen lanetlenmiş bir ülkede bulunduğumuzu, her şeyin, şehadet çiçeği gelinciklere varana dek her şeyin kandan kıpkırmızı kesmiş olduğu, acının ve ölümün topraklarında olduğumuzu hatırlatmak gibi bir marifetleri vardı. Tüm bunları müzikle ve şiirle aklımızdan silmek telaşına düşerdik çünkü illa ki hayatta kalmak lazımdı, tıpkı unutma sanatının ustası olmuş İranlılar gibi.”
Sayfa 79 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Reklam
Liszt üzülerek itiraf eder: Eğer Duplessis’in hastalığı sırasında tesadüfen Paris’te bulunsaydım ne pahasına olursa olsun onu kurtarmak için çabalardım zira o gerçekten büyükeyici bir yaratıktı ve yozlaştırıcı olduğu söylenen alışkanlık onun kalbini asla lekeleyememişti. İnanır mısınız ki ona beslediğim karanlık ve hazin bağlılık, farkına dahi varmadan beni şiirin ve müziğin yoluna sokmuştur. Yıllardır hissettiğim tek ve son sarsıntı bu. Bu gibi çelişkileri açıklamaya çalışmamalı, insanın gönlü bir gariptir!
Sayfa 85 - Can
İnsanın gönlü bir gariptir!
Sayfa 86 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
İmkansızın dört üçlüğü ile cebelleşmekte!
Sayfa 86 - Can
“İnanır mısınız ki ona beslediğim karanlık ve hazin bağlılık, farkına dahi varmadan beni şiirin ve müziğin yoluna sokmuştu..”
Sayfa 86 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Reklam
Liszt İstanbul seyahatinden sonra gezici müzisyenlik hayatını bırakır, parlak yılların başarılarından el çeker ve Weimar’da, Şiirsel ve Dinsel Armoniler’le önünde açılan yeni yolculuğa, tefekküre uzanan uzun yola adım atar. “…Takdis” her ne kadar tüm acemi piyanistlerce katledilse de, sadece Liszt’in en güzel ezgisi değil, aynı zamanda bestecinin en basitliğiyle karmaşık ezgisi, ezginin ilahi barışı temsil ettiği noktada coşarak taşan, iman gibi çınlatılması gereken eşliği olarak kalır.
Sayfa 89 - Can
Yapılara Ulviyet Katan Koca Sinan Etkisi
“Mabedin içinde tek başıma olduğumu keşfediyorum, tek başıma ışıkla çevrelenmiş, insanın aklını alan nispetlere sahip bu mekânda tek başımayım; devasa kubbenin çemberi kucaklayıcı ve yüzlerce pencere beni sarıp sarmalıyor -bağdaş kurup oturuyorum, ağlayacak kadar etkilenmiş haldeyim ama ağlamıyorum, yerden yükseldiğimi hissediyorum ve İznik çinilerine işlenmiş hatları gözlerimle tarıyorum, renkli tezyinat, her şey ışıl ışıl ve sonra beni engin bir dinginlik kuşatıyor, yırtıcı bir dinginlik, bir an için seçilen bir doruk ama hemencecik güzellik benden kaçınıyor ve beni püskürtüyor-yavaş yavaş duyularıma kavuşuyorum; şu an gözlerimin algıladığı bana elbette muhteşem görünüyor ama az önce kapıldığım hisle alakası yok. Büyük bir keder beni pençesine alıyor, ansızın, bir kayıp, dünyanın gerçekliğinin ve onun tüm kusurlarının, acısının meşum tasavvuru, binanın kusursuzluğu kederi daha da vurguluyor ve aklıma bir cümle geliyor, sadece oranlar ilahidir, geri kalanı insanoğluna aittir. Bir turist kafilesi camiye girerken ayağa kalkmaya yelteniyorum ve iki saattir oturmaktan tutulmuş bacaklarım sendelememe ve Süleymaniye'yi bir sarhoş gibi, sevinçle gözyaşları arasında kararsız kalan ve kaçan bir adam gibi terk etmeme yol açıyor..”
Sayfa 90 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
“Istanbul'a son uğrayışımda, pek az insanın becerebildiği gibi bizimle Tanrı arasında bir vasıta olabilmiş o mimarın, Sinan'ın türbesini görmek için bahçesinde bulundum; ona kısa bir dua okudum..”
Sayfa 92 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Mürekkeple, biraz aceleyle yazılmış, biraz zor okunan ama yumuşak ve zarif olan bu sevgili yazıyla karşılaşmak çok hoş bir sürpriz -bilgisayarların hâkimiyeti ele geçirdiği günümüzde çağdaşlarımızın elyazısını nadiren görür olduk, belki de bitişik elyazısı bir tür çıplaklığa, sevgililer, noterler ve bankacılar haricinde herkesten saklanan mahrem ve gizli bir gösteriye mi dönüşecek..
Sayfa 95 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
Balzac, romanlarında Arapça bir metne yer veren ilk Fransız yazardır.
Sayfa 99 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
168 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.