"Allah kalplerinizden geçeni bilir, ve Allah her şeyi bilendir, halimdir." (Ahzap/51)
Ey Rabbim, iyi ki kalbimizden geçenleri biliyorsun.
Ve iyi ki biz kalbimizden geçenleri bildiğini biliyoruz.
Bizi hiç kimse anlamasa da ya da her anlayan kendi anlayışsızlığını mazur gösterecek kadar donanımlı olsa da sen varsın ve birsin.
Biz, bizi bildiğini bildiğimiz için her günahın yakıcılığından sonra kendimizi masum bulabiliyoruz.
Bizi günahımızda bildiğin kadar tövbemizde de biliyorsun çünkü.
..
Ey Rabbim! İyi ki kalbimizi biliyorsun.
Ve biz iyi ki kalbimizi bildiğini biliyoruz.
Ey Rabbim, bizden iyi bildiğin kalbimiz senin elinde.
Yaşamak için senin elinde.
Umut etmek için senin elinde.
Bize bizden yakın olan Rabbimiz, içimize umut ver.
Sükün ver.
Dilimize dua ver.
Zamanımızı acıyla genişletme.
Zamanımızı dua ile genişlet.
Umut ile genişlet.
Ölenlere şehadet şerbeti, kalanlara iman selameti nasip et.
Hiçbir şey dünyayı güzel bir insan kadar ısıtmıyor, aydınlatmıyor. Şu bayram gününde Rabbim hepimize geleni boş çevirmeyecek engin gönüller nasip etsin.
“Tokların incelmek, açların doymak üzere çaba sarf ettiği bir dünyada insan önce kendi hikâyesine, sonra da en yakınındakinin hikâyesine yabancılaşan bir mahlûk haline gelmiştir’”
1999 yılı uzundu, çok uzun. 17 Ağustos'tan sonra günler öylesine uzundu ki, yeni bir ayın başladığını hiç bilemedik.
Nihayet ramazan geldi. ''Hiç bu kadar beklememiştik ve hiç bu kadar iklimine muhtaç olmamıştık!'' dediğimiz ramazan.
Kimsenin ağzından ''Nerede o eski ramazanlar!'' şikayeti dökülmedi. Hayatta olanlar, hayatta olup da sevdiklerinin gözbebeğine takılı kalanlar, şimdiye kadar eda edemedikleri sevgilerin de edasını Ramazan bereketinde yerine getirmek istediler. Ramazan bereketti. Bire bin bereket.
Başımıza gelen musibetler bile bizim daha çok ibadet etmemize, Allah'ı daha çok hatırlamamıza vesile olmuyorsa, memleketin hâlini bilmem ama "biz"im hâlimiz hakikaten zor.
Her çocuğa başkalarıyla değil, kendisiyle yarışmanın bir erdem olduğu şuuru verilmedikçe, çocukluğun Hakk ile bütünleşmiş dünyası parçalanıp bölünecek ve iyileri göremez, fark edemez bir gençlik yetişecektir.