Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rasulüllah'ın İslam'a Davet Metodu

Ahmet Önkal

Rasulüllah'ın İslam'a Davet Metodu Sözleri ve Alıntıları

Rasulüllah'ın İslam'a Davet Metodu sözleri ve alıntılarını, Rasulüllah'ın İslam'a Davet Metodu kitap alıntılarını, Rasulüllah'ın İslam'a Davet Metodu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ruhî Hazırlık
Davete hazırlık merhalesinin bu şekline nefsî hazırlık ve ahlâkî hazırlık da diyebiliriz. Çağdaş İslâm davetçilerinden Hasan el-Hudaybî der ki: "İslâm'ı önce göğüslerinizde, gönüllerinizde hakim kılınız; yer yüzünde, beldenizde de İslâm hakim olacaktır.” Evet, İslâm daveti önce davetçinin kendi nefsinden başlar. Bu sahada yapılacak ilk iş, İslâmî bir şahsiyete ve iradeye sahip olmak, nefsi tezkiye etmek, masiyetlerden, günahlardan, ayıp ve ahlâksızlıklardan arınmaktır. Nefsine ihtimam göstermeyen bir davetçinin Cenab-ı Hak'tan hidâyet ve nusrat beklemeye hakkı yoktur. Zira "Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah, onların durumlarını değiştirmez." Bu sebeple herşeyden önce davetçi selîm bir akide sahibi olmaya çalışacak, davasına azim ve iradeyle sarılacak, bozuk inanç, fikir ve düşüncelere kalbinde, ruhunda, gönlünde yer vermeyecektir.
Sayfa 121Kitabı okudu
İslâm cihânşümûl bir dindir; bir kavmi, bir kabileyi, bir milleti ıslah ıçin vaz'olunmuş millî bir din değildir. O, bütün bir beşeriyetin hidâyetini hedef alır. İnsana insan olması yönüyle övyük değer verir ve bir tek insanın bile dalaletten kurtarılması O’nun nazarında çok değerli mesut bir hadisedir. Bu hidâyete delalet eden kimse, hayırların en büyüğünü işlemiş, ecirlerin en büyüğüne nail olmuştur. İki ayrı vesile ile Hz. Peygamber'in Hz. Ali'ye dediği gibi bir mü'min için kendi eliyle tek bir kişinin hıdâyet bulması, onun için kızıl cins develere sahip olmasından ve üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlıdır.
Sayfa 229Kitabı okudu
Reklam
İslâm'a davet, kişinin kendi şahsından başlayarak, en yakın çevresinden itibaren merhale merhale bütün insanlığa kadar uzanan mukaddes bir vazifedir. Kur'an-ı Kerim'den, hadis-i şeriflerden ve İslâmî kaynaklardan aldığı bu mana muvacehesinde davetin şümûlüne şahsın nefsini ıslahı, çocuklarını terbiyesi, yakınlarının eğitimi ile ilgilenmesi, bir dostuna nasihati, bir iyilikte bulunuvermesi ve hayra teşviki, kötülüklere karşı bir tavır takınarak onları ortadan kaldırmaya gayret etmesi, bir gayr-i müslimin hidayeti için uğraşması, yeryüzünden fitne ve fesadın kalkması için İslâm ordusunda yer alması, kısacası gayr-i İslâmî bir hal ve durumdan İslâmî bir hal ve duruma geçişi sağlaması hep girmektedir. Bu geniş mana sebebiyle davetin cereyan edeceği sahayı kısıtlayıp dar tutmak doğru değildir. Davet, imanî konularda oldüğü gibi, ibadet ve muamelatta, ahlâkî prensiplerde de cârîdir ve Cenab-ı Hakk'ın bütün müslümanlara yüklediği bir mü kellefiyettir, bir mes'ûliyettir. İslâm davetinin temelini teşkil eden emr bi'l-ma'ruf nehy ani'l-münker'i îfa, İslâm ümmetinin vasfıdır ve Cenab-ı Hak tarafından bütün müslümanlara emredilmiştir. Emrin umumiliği sebebiyle bütün müslümanlar güçleri nispetinde ve bilgi sahibi oldukları konularda İslâm'a davet vazifesini yerine getirecekler, yetişkin bir davetçiler grubunun yapabileceği faaliyetlerde de, maddî ve manevî yönlerden onlara destek ve yardımcı olacaklar, tensip ettikleri davetçilerin İslâmî ölçüler dairesinde hareketlerini her an kontrol ederek davetin sıhhatle yapılmasını sağlayacaklardır.
Sayfa 475Kitabı okudu
Bir gün Rasûlüllah'la görüşmek üzere bir zat gelmişti. Adamcağız Allah Rasûlünün huzurunda durunca bir titremedir aldı onu. Peygamber Efendimiz: "Sakin ol, ben bir hükümdar falan değilim! Sadece kurutulmuş et yiyen Kureyş'ten bir kadının oğluyum" buyurarak adamcağızı teskin ediyordu. Ebû Hüreyre ve Ebû Zer Hazretleri naklediyorlar: "Rasûlüllah, ashabı arasına girer otururdu. Bir yabancı geldiği zaman hangisinin Rasûlüllah olduğunu farkedemez ve sorma ihtiyacını duyardı.
Sayfa 381Kitabı okudu
TEVAZU
Hz.isa: "Mahsul, ovada, sükûnetle yere yatmış sulu ve yumuşak toprakta yetişir; huşûnetle ser çekmiş, dik ve haşin kayalarda, dağlık ve sert arazilerde değil!.. Bunun gibi hikmet de, kibirli olanların gönüllerinde değil, mütevazi olanların kalblerinde gelişir. Görmez misin, başını tavanlara kaldıranların başları tavana değer ve yaralanır; başını eğenlere ise, tavan gölgelik yapar ve onları korur?!”
Sayfa 379Kitabı okudu
İslâm daveti, davetçinin kendi şahsından başlayarak, suya atılan taşın etrafından hâlelenen halkalar misâli, sırasıyla ailesi ve akrabalarına, komşu ve yakınlarına intikal eden, önce müslümanları, sonra bütün bir insanlığı şümûlüne alan mukaddes bir vazife ve geniş anlamlı bir kelimedir; hayatın her safhasında ve sahasında cereyan eden bir hâdise, bir ibâdettir. O, İslâm'ın temel şartı ve esâsıdır.
Reklam
Bütün bir beşeriyetin hidayeti/ insanlığın saadeti için, Rasûlüllah'ın tebliğine vâris olan İslâm davetçileri, mutlaka Hz.Peygamber'in yolundan gitmek O'nun davet metotlarım bilmek ve tatbik etmek mecburiyetindedirler. Müslümanlar ve davetçiler için dinlerini ilgilendiren her hususta ve her zamanda Allah Rasûlüne itaat ve O'nun Sünnetine uyma farzdır. Kur'an-ı Kerim, Rasûlüllah'a itaatı emreder. Hz.Peygamber, ümmetine Kitab'ı ve Sünnetlini emir ve tavsiye buyurur. Zira Rasûlüllah'ta gerçekten güzel bir imtisal nümûnesi vardır. Şu halde müslümanlar ve İslâm davetçileri, Rasûlüllah'ın İslâm'a davet metodunu gayet iyi bilmeli ve hayatlarında, davetlerinde tatbik etmelidirler.
Sayfa 477Kitabı okudu
mucizeler
Mekke Fethi'nden hemen önce müslüman olmuş Ebû Süfyân, Fetih'ten sonra oturmuş gönlünden "Muhammed'e karşı çıkıp ordu toplasam” diye geçiriyordu. Tam bu sırada Hz.Peygamber, onun sırtına vurdu ve: "Böyle bir şeye kalkışırsan Allah seni rezil rüsvây eder.” dedi. Ebû Süfyân döndü baktı ki başı ucunda Rasûlüllah!... O zaman: "Ya Rasûlallah, şu ana kadar senin Peygamber olduğuna kesinlikle, can-ı gönülden inanmamıştım. Fakat şimdi, tamam.” dedi.
Sayfa 352Kitabı okudu
Dua
Huneyn Ğazvesi esnasında Hz.Peygamber'in duası ile müslüman olan şahıs, kendisinin İslâm'a girmesine vesile olan mesut hadiseyi şöyle anlatıyor: Huneyn günü Rasûlüllah'la beraber harbe iştirak ettim; fakat müslüman olduğum ve Peygamber'i kabullendiğim için falan değil... Sadece Hevâzin'in Kureyş'e karşı asker toplaması ve savaş açması zoruma gitmişti. Muharebe esnasında Rasûlüllah'la beraber bulunurken dedim ki: "Ya Rasûlallah, ben, siyah-beyaz (ala) atlar görüyorum!” Buyurdu: "Şeybe! Müslümanların nusratına gelen bu atları ancak kâfirler görür.” Sonra elini sırtıma vurdu ve : "Ya Rabbi, Şeybe'ye hidayet ver.” diye dua etti. İkinci ve üçüncü defa vurup aynı şekilde duada bulundu. Üçüncüsünde elini sırtımdan kaldırdığı zaman yeryüzünde bana ondan daha sevimli bir başka şey daha yoktu.
Sayfa 394Kitabı okudu
Reklam
Muhatabın Vasıfları (Muhatabı Tanıma)
Pek çok Kur'an-ı Kerim âyeti, kendilerine tebliğ ve davetin fayda vereceği insanlar ve grupları bize belirler. Bunlar, Allah'ın âyetlerine iman etmiş mü'min ve müslimler, Rablerine götürülüp toplanacaklarından dolayı gâibane Allah'tan ve O’nun tehdidinden korkarak Kur'an'a ittiba edenler, bu takvası sebebiyle bir arayış ve talep içinde koşarak gelenler, can kulağıyla dinleyen, dinleyebilme özelliğine sahip olanlar ve Cenab-ı Hakk'ın kendilerine hidâyet verdiği kimselerdir. Ama "ölü”lerı arkalarını dönüp kaçan "sağır”lar, "kör”ler, apaçık sapıklık içinde bulunanlar, Allah'ın zikrine sırt çeviren, dünya hayatından başkasını arzu etmeyen kimseler, Allah'ın ahiret nasibi vermediği küfre koşuşan insanlar ve Allah'ın hidâyet nasip etmediği kâfirler zerre kadar öğütten istifade sağlayamazlar.
Sayfa 277Kitabı okudu
Hadis-i Şerif'lerde Davet
Hadis-i Şerif'te Hz. Peygamber, İsrail oğullarının birbirlerine düşmelerini ve lanetlenmelerinin sebebini gördükleri bir münkerden nehyetmemek olarak belirtiyor ve ümmetine ikazda bulunuyordu: "Ya zalime engel olursunuz ve onu hakka çekersiniz ya da bu durum sizin başınıza da gelir"
“Eğer sen kaba, katı yürekli olsaydın şüphesiz etrafından dağılıp gitmişlerdi bile.”
Sayfa 291Kitabı okudu
Allah için nasihat(samimiyet) ;
O'na iman etmek, O'ndan şirki nehyetmek, sıfat ve vasıflarında bütün kemâl ve celâl sıfatlarının kabûlü le ilhâdı terketmek, bütün noksanlardan O'nu tenzih, O'na itaatta bulunmak, günahlardan sakınmak, O'nun için sevip, O'nun için buğzetmek, O'na itaat edeni dost, isyan edeni düşman edinmek, O'na küfürde bulunanla cihad, Allah'ın nimetlerini itiraf ve onlara karşı şükür, bütün işlerde ihlas, bütün bu sayılanlara nailiyyet için dua ve Allah'a imana ve diğer saydığımız her şeye başkalarını teşviktir.
“Şüphesiz ki hidayet Allah’tan, nusrat Allah’tan, tevfik ve inayet Allah’tandır.”
Sayfa 189Kitabı okudu
480 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.